KİMDİR, NEDİR: GUYBRUSH THREEPWOOD

Point-and-click macera oyunları bilgisayar oyunlarının tarihinde önemli bir yer tutar. Piksel grafiklerle başlayıp çizime, oradan üç boyutlu grafiklere uzanan, bugün daha çok “kendi hikâyeni kendin yarat” prensibi üzerinden geliştirilen macera oyunlarının ataları bugün hâlâ bulmacaların karmaşıklığı ile saç baş yoldurtabilmektedir. Myst, Timelapse, Zork, Gabriel Knight, Broken Sword gibi bir çok efsanenin (ve şimdilerde batmış veya başka şirketler ile birleşmiş oyun stüdyolarının) yanında Lucas Arts tarafından geliştirilen bir grup macera oyunu vardır ki o dönem bilgisayar oyunları ile tanışan her oyuncunun aklında yer etmiştir.

Absürt ötesi hikayesi ile Maniac Mansion, emsaline hâlâ rastlayamadığım, notalar ile büyü yaptığımız Loom ve Monkey Island.

+ŞİMDİ İSE BU OYUN SETLERİNİN TAMAMINI SADECE 2500 TÜRK LİRASINA BİR DEFADA—

-Stan, çık abi aradan.

+Çok pardon…

 

“Bu güzel deri ceketleri satıyorum!”

Monkey Island, Karayipler’de geçen ve Guybrush Threepwood isimli başı beladan çıkmayan bir korsan adayını (kendisine sorarsanız “BÜYÜK KORSAN™” ama biz yorum yapmayalım) yönlendirdiğimiz bir macera oyunudur.

Guybrush’ın hikâyesi 1990 yılında çıkan “The Secret of Monkey Island” (“Maymun Adası’nın Sırrı”) ile başlıyor. Bu oyundan sonra, 1991 yılında “Monkey Island 2: LeChuck’s Revenge” (“Maymun Adası 2: LeChuck’ın İntikamı”) ile Guybrush’un mabadını toplamaya devam ediyoruz. Daha sonra ise bilgisayar oyunu efsaneleri arasında rahatlıkla yer alan “The Curse of Monkey Island” (“Maymun Adası’nın Laneti”), oyunu üç boyuta taşıyan “Escape From Monkey Island” (“Maymun Adası’ndan Kaçış”) ve 2009 yılında Telltale Games ile ortak geliştirilen “Tales of Monkey Island” (“Maymun Adası’nın Öyküleri”) geliyor.

“THRIFTWEED?”

Guybrush, ilk oyunda Melee Island (“Yakın Dövüş Adası?”) kıyılarına çıkan ve çok iyi bir korsan olduğunu iddia eden, piksellerden oluşan bir karakter. En büyük özelliği, su altında nefesini tam on dakika tutabilmesi. İlk oyunda, müziği oynayan herkesin kulaklarında yer etmiş Scumm Bar’a (“İtt Meyhanesi” – Abi tercümeler ile ilgili konuşmamız gerek, bakabilir misin? + Geliyorum) girdiğimizde, adanın üç büyük korsanı, Guybrush’a büyük bir korsan olabilmenin üç sırrını veriyor: Çok iyi kılıç kullanabilmelisin, gömülü bir hazine bulmalısın ve Vali’nin malikanesinden değerli bir hazine çalmalısın. Guybrush, bu yolculukların üstünden gelirken oyunun hikâyesi boyunca belirleyici olacak olan Voodoo Lady (“Habisbüyü Hanıme–ÇAT!) ve hayatının aşkı Elaine Marley ile tanışıyor. Bu esnada tüm oyun serisi boyunca başımızı ağrıtacak olan hayalet korsan LeChuck adayı basıyor ve Elaine’i Monkey Island’a kaçırıyor. Guybrush gemi ve tayfasını toplayarak Monkey Island’a gidiyor. Burada adanın delisi, eski gemici Herman Toothrot isimli bir karakter ile karşılaşıyor, adadaki yamyamlardan kaçıyor (ve Monkey Island ile birlikte çoğu oyunu etkileyecek olan “BAK! ÜÇ KAFALI BİR MAYMUN!” cümlesini sözlüklere kazıyor) ve LeChuck’ın Elaine’i evlenmek üzere Melee Island’a geri götürdüğünü öğrendiğinde en kısa yoldan oraya geri dönüyor. Adaya getirdiği gemisini ve tayfasını arkada bırakıyor ama buna birazdan döneceğiz. Melee Island’a döndüğünde ise düğünü basıyor, LeChuck ile büyük bir kavga ediyor ve onu yok ediyor.

Serinin ilk oyunda tanıştığımız Scumm Bar burası. Korsanların düzenli olarak içtikleri Grog’un içerisinde ne olduğunu oyunun sonuna doğru öğreniyor ve alkole tövbe ediyoruz.

“THREEKWOOD?”

Serinin ikinci oyunu hikâye anlatımı yönünden oldukça absürt. Oyuna başladığımızda sakallı bir Guybrush’ı bir ipten sallanırken görüyoruz. Sonrasında ise yanına Elaine iniyor ve “Sen hayırdır?” diyor. Guybrush daha sonra nasıl bu noktaya geldiğini anlatmaya başlıyor… Guybrush’un ikinci oyundaki hikâyesi, Scabb Island’da başlıyor. Efsanevi bir korsan hazinesi olan Big Whoop’u aradığımızı öğreniyoruz… Ancak dakika bir gol bir, adanın zorbası Largo, Guybrush’u soyuyor ve kaçıyor. Largo’nun adaya bir ambargo uyguladığını, hiçbir geminin adaya yanaşmasına veya adadan ayrılmasına izin vermediğini öğreniyoruz. Bu adaya da dükkan açan Voodoo Lady’den hem Largo’yu yenmenin sırrını hem de Big Whoop’un yerini bulabilmek için dört parçalık bir haritayı bir araya getirmemiz gerektiğini dinliyoruz. Ancak Largo ile kapışırken planlar bir şekilde ters tepiyor ve Largo patronu LeChuck’u bir zombi olarak diriltiyor. Biz de adadan kaçıyor ve çeşitli adalarda harita parçalarının peşine düşüyoruz. Harita parçalarını bir araya getirdiğimizde bize hazinenin tam olarak gömüldüğü yeri yine Herman Toothrot gösteriyor. Hikâye burada oyunun başına bağlanıyor, Elaine Guybrush’ı tarihin en uzun hikâyesini anlattığı için azarlıyor; bu sırada halat kopuyor ve Guybrush garip bir zindana düşüyor. Zindanda bizi LeChuck kovalamaya başlıyor, biz de yine bir voodoo bebeği yaparak LeChuck’u egale ediyor ancak LeChuck’un aslında kardeşimiz olduğunu öğreniyoruz! El ele tutuşarak bir asansörden devasa bir lunaparka çıkıyoruz, hem Guybrush hem LeChuck bir çocuk boyutunda fakat LeChuck dördüncü duvarı kırarak dönüp bize sırıtıyor. Macera oyunlarının en manasız sonlarından biri ile Guybrush’ın hikâyesi bu oyunda son buluyor.

Oyunun hemen başında dünya kadar hazine ile başlarken adanın zibidisi Largo LaGrande tarafından tartaklanıyor ve soyuluyoruz. Oyunun tasarımcıları, serinin Remastered versiyonunda yorum yaparken bu sahnede bir çok oyuncunun yanlış bir şey yaptıklarını düşünüp oyunu başa aldıklarını söylüyor. Ancak Largo’dan kaçış yok.

“TWEEPHOOD?”

Serinin üçüncü oyunu ise çok daha hızlı başlıyor. Guybrush’ın lunaparktan bir çarpışan araba üzerinde kaçtığını, Elaine’e olan sevdasını günlüğüne yazdığını görüyoruz. Araba, yavaş yavaş bir çatışmaya doğru sürükleniyor. Çatışma ise (tesadüf bu ya) zombi korsan LeChuck ile Plunder Island’daki bir kaleyi koruyan Elaine Marley arasında. LeChuck’un hedefi, özel bir voodoo güllesi ile Elaine’i havaya uçurmak ve Elaine’i kendisi gibi bir yaşayan ölü yaparak izdivacına kavuşmak. Guybrush yakalanarak LeChuck’un gemisine sızıyor, büyük parlak elmas bir yüzüğü cepliyor ve gemiden kaçarken gemiyi istem dışı “salladığı” için LeChuck’ın elindeki gülleyi düşürerek kendi kendini yok etmesine sebep oluyor. Karaya yüzdüğünde ise bulduğu yüzük ile Elaine’e evlilik teklifi ediyor ancak yüzük lanetli olduğu için takar takmaz Elaine’i altından yapılma devasa bir heykele dönüştürüyor. Guybrush yardım aradığında Plunder Island’a dükkan açan Voodoo Lady’yi buluyor, Voodoo Lady kendisine “Sence de korsanların olduğu bir adada som altından bir heykeli ortalıkta bırakmak iyi bir fikir mi?” diye sorduğunda koşarak geri dönüyor ve Elaine’in (yine) kaçırıldığını görüyor. Laneti kaldırmak için ise Elaine’in parmağındaki elmas yüzüğü eş değer derecede kıymetli bir elmas ile değiştirmesi gerektiğini, bu elmasın ise sadece Blood Island isimli bir adada olduğunu ve bu adada öleceğini öğreniyor. Gemi, tayfa ve harita üçlüsünü tamamladıktan sonra yolu zalim Fransız korsan Kaptan Rottingham tarafından kesiliyor ve uzun bir düello sonucunda haritayı geri alıyor. Blood Island’a geldiğinde ise çeşitli uğraşlar sonucunda (ve evet, bir noktada ölü taklidi yaparak) büyük ve parlak bir elmas buluyor ve Elaine’in üzerindeki laneti kaldırıyor. Ancak bu noktada hayalet / zombi korsan LeChuck alevler saçan bir formda geri dönüyor ve Guybrush ile Elaine’i tekrar kaçırarak Monkey Island’daki lunaparka getiriyor. Oyunun sonunda ise Guybrush tekrar LeChuck’ın kıçını tekmeliyor (bölümün adı bu, biz ne yapalım?) ve Elaine ile evlenerek batan güneşe doğru yelken açıyor.

Büyük bir başarı hikâyesi olan Curse of Monkey Island’ın belki de en akılda kalıcı sahnelerinden biri, korsanlığına güvenip geminize aldığınız dümbeleklerin geminizin soyulmasına izin verdikten sonra “A Pirate I Was Meant to Be” şarkısını söylemeye başlamaları ve verdiğiniz her cevaba bir kafiye uydurarak şarkıyı devam ettirmeleri… Yapımcılar, daha sonra verdikleri bir röportajda ilk başta bütün oyunu yarı-müzikal olarak tasarlamayı düşündüklerini, sonra bundan vazgeçtiklerini ama bu düşüncenin emaresi olarak bu sahneyi oyunda tuttuklarını söylüyor.

Kategoriler
Yazarlardan İnciler
“Çünkü klasiklerin klasik olmasının bir sebebi vardır. Özellikle de üzerine tüm hasar modifikasyonlarını bastığınızda.”
-Burcu (Amansızca Horizon: Zero Dawn överken)