“Evrende ilk hayat kıpırtılarının baş göstermesiyle ortaya çıkan ve hakkında neredeyse hiçbir şey bilinmeyen Shadowlands, ölümden sonraki hayatın yargılandığı ve nihayetinde sonsuz hizmete adandığı, fânilerin algılarının ötesindeki bir varoluş düzlemiydi; dehşetin ve güzelliğin, karanlığın ve erdemin kol kola gezdiği uçsuz bucaksız bir boyuttu.” – Kimdir, Nedir: Shadowlands
Shadowlands bölgeleri arasında belki de gözümüze en tanıdık gelecek yer olan Maldraxxus, ölümden sonraki hayatın var olduğu bu diyarın askerî üssünü oluşturuyor. Oribos’taki Arbiter tarafından buraya gönderilen ruhlar, en zorlu zamanlarda bile pes etmeyen ve kendilerini durmadan en iyi şekilde geliştirmeye adayan bireyler olmalarıyla biliniyorlar. Shadowlands’i sadece oluşabilecek iç tehditlere değil, dış tehditlere karşı da savunan bu ruhlar, bölgede yer alan beş farklı askerî birimden birine yerleştiriliyorlar.
Ölüm Panteonu’nun ve Ebedî Olanlar’ın bir üyesi olan Primus’un ortadan kaybolması ve anima kıtlığının baş göstermesiyle birlikte zorlu bir döneme giren Maldraxxus, kısa süre içerisinde iç çalkantılarla sarsılmaya başlıyor. Bölgenin üzerindeki karanlık bulutlar, tüm Shadowlands’in savunma mekanizmasının kontrolden çıkabileceğinin sinyallerini veriyor.
Maldraxxus ve ardındaki hikâyeyle ilgili olarak daha fazla bilgiye sahip olabilmek ve aklımızdaki soruları sorabilmek için World of Warcraft’ın Baş Hikâye Tasarımcısı Steve Danuser ile gerçekleştirilen “deep-dive” özelindeki bir röportaja katılma fırsatı da yakaladık.
Steve Danuser, World of Warcraft yazım ekibinin liderliğini yapmakla birlikte aynı zamanda “Dark Mirror” ve “Windrunner: Three Sisters” kısa hikâyelerini de bizzat kaleme almıştır. Yakın zamanda Shadowlands üzerine çalışmasının ötesinde World of Warcraft içerisindeki birçok görev ve hikâye öğesine de eğilen Danuser, aynı zamanda Legion genişleme paketinde Hunter sınıfının üssü olan Trueshot Lodge öyküsüne de katkıda bulunmuştur.
Röportaj sırasında kendisine yöneltilen sorular ve alınan cevapları yazımızın ilgili bölümlerinde bulabileceksiniz. Bu röportajda bize eşlik eden Garth Holden (SA Gamer) ve Slava Ipatov (Cybersport) tarafından sorulan sorulara da yer vereceğiz.
Lorekeeper: “‘Maldraxxus’ isminin ardındaki anlam nedir? Bu bölgeyi isimlendirirken etimolojik bir yaklaşım izlediniz mi?”
Steve Danuser: “Verdiğimiz isimlerin her birinin ardında çeşitli sebepler var ve bir kısmı, üzerine oldukça düşünerek karar verilmiş, etimolojik olarak çok daha büyük anlamlar barındıran isimler. Maldraxxus açısından baktığımızda ise daha önce Scourge için kullanılan temalara (örneğin Naxxramas) çağrışım yapacak bir şeyle ilerlemek istedim. ‘X’, Scourge bağlantılı bir ses veren özel bir harf.
“‘Mal’, genel olarak kötü veya tehlikeli bir şeylerden bahsederken kullanılan bir kelime; ben de bu tehlike hissinin bulunmasını istedim. Ama topluluk içerisinde Maldraxxus’un mükemmel bir metal albümü kapak resmi mekânı olduğuna dair dönen bir espri var; biz de aslında ismin bu hissi yaratmasını umduk. Birilerinin “MALDRAAAAXXXUUUUUSSS!!!” diye haykırabilmesini ve o böğürtülü, saldırgan metal vokaline ulaşabilmesini istedik. Nitekim bölgenin temasına da uyuyor. Bazen bir isme karar verilirken barındırdığı anlamdan ziyade yarattığı ses üzerinden ilerleniyor – ki Maldraxxus için de bu yaklaşımın seçildiğini söyleyebilirim.”
Maldraxxus – Bölgenin Amacı ve Değerleri
Birçok ruhun bir bakışta korkup kaçacağı savaş meydanlarına ev sahipliği yapan Maldraxxus, bitmek bilmeyen çatışmaların yer aldığı zorlu bir bölge olarak karşımıza çıkıyor. Dik yamaçlarla çevrelenmiş dağları, vebanın kol gezdiği derin suları, lich’leri ve korkunç yaratıklarıyla oldukça göz korkutucu bir yer olan Maldraxxus, sonsuz bir çatışma içerisinde kendilerini kanıtlayabilecek ve hiyerarşide yükselebilecek ruhların gönderildiği bir yer olarak biliniyor.
Ahlak prensibini pek de umursamayan bu bölgeye gönderilen ruhlar, aslen tamamen kötü varlıklar değiller; aksine daha çok cesaret ve azim duyguları ön plana çıkan kişilerden seçiliyorlar. Kendilerini her daim geliştirmeye ve ilerlemeye adayan ruhlar, Maldraxxus içerisinde var olan ve Shadowlands’i korumakla görevli yılmaz ordunun birer parçasını oluşturuyorlar.
Lorekeeper: “Azeroth üzerinde ‘kötü’ olarak sınıflandırılan veba, nekromansi ve benzeri öğeleri Maldraxxus özelinde ‘normal’ ve hatta ‘faydalı’ olabilecek bir açıdan göstermek ne kadar zordu?”
Steve Danuser: “Açıkçası çok keyifliydi. Shadowlands bölgelerine sadece görsel açıdan yaklaşacak olursak Bastion’a bakıp ‘Ah, buradakiler iyi kalpli olmalılar!’ veya Ardenweald’a bakıp ‘Her şey çok güzel. Burası mükemmel bir yer olmalı. Adeta bir cennet!’ diyebilirsiniz. Maldraxxus’a bakınca ise ‘Ne kadar korkunç bir yer! Ruhlar burada acı çekiyor olmalı!’ dersiniz. Biz de bu beklentiler üstüne oynamak istedik. Görsellik sizin çeşitli yargılara varmanızı sağlıyor ve biz de bu yargılar üzerinden aslında gördüklerinizden çok daha farklı şeylerin yaşandığını göstermeyi umduk.
“Maldraxxus gibi bir yer aşina olduğumuz undead, Scourge ve benzeri öğeleri barındırıyor. Her yerde Necropolis var, veba var, korkutucu yaratıklar kol geziyor. Ancak hikâyeye girdiğinizde (her ne kadar içerisinde ihanet ve düzenbazlık olsa da) buranın yüce bir amacı olduğunu görüyorsunuz.
“Ölüm çarkının farklı parçalarını oluşturan bölgelerin tamamını düşündüğümüzde önceden de belirttiğimiz gibi Maldraxxus’un bir savunma mekanizması olduğunu söyleyebiliriz ve kimi zaman bir şeyleri koruyabilmek için daha saldırgan, daha vahşi olmanız gerekir. Maldraxxus sakinleri de durmadan birbirleriyle çatışan, böylece aralarından en güçlülerinin kendilerini gösterip yükselebildiği bireylerden oluşuyor – ki böylece Shadowlands, en kudretli ruhlar tarafından korunabiliyor.”
Maldraxxus topraklarına varan ruhlar, burada Primus tarafından yaratılmış ve her ruhun içerisindeki ana özelliği yansıtabilecek, her biri bir “margrave” ve ona yardımcı olan iki baron tarafından yönetilen beş haneden birine yerleştiriliyorlar.
The House of the Chosen, strateji ve savaş taktikleri konusunda kendisini iyi yetiştirmiş bireyleri barındırıyor. Her türlü silahı ve zırhı kullanabilecek şekilde eğitim gören bu bireyler, böylece düşmanlarını alt edebilecek sayısız yöntemi öğrenmiş oluyorlar. Baş karakterlerden Draka da bu hanenin bir üyesi olarak karşımıza çıkıyor.
The House of Rituals, büyüye ve nekromansiye eğilimi olan zeki ve azimli bireylerden oluşuyor.
The House of Eyes, düşmanlarının arasına sızarak sırlarını öğrenip zayıf noktalarını onlara karşı kullanabilmeyi amaç edinmiş bir yer olarak gizliliğe ve kurnazlığa önem veren bireyleri barındırıyor.
The House of Constructs, bizim Azeroth’tan da bildiğimiz ve “abomination” adıyla anılan korkunç yaratıkların da aralarında bulunduğu askerî birimleri yaratmakla görevli. Fiziksel gücün ve gözdağının adeta vücut bulmuş hâlleri olan bu varlıklar, Shadowlands içerisinden edinilen en iyi parçalardan yaratılıyorlar.
The House of Plagues ise çeşitli zehirler üzerinde çalışmalar yürüterek bunları savaş meydanlarında nasıl en etkili şekilde kullanabilecekleri üzerine çalışıyor.
Yeteneklerini geliştirmek ve zayıf ruhları eleyebilmek için durmadan bir çatışma içerisinde olan bu ruhlar, “Theater of Pain” olarak isimlendirilen arenadaki turnuvalara katılıyorlar; nihayetinde kaybeden tarafın animası çekilerek kazanan tarafa aktarılıyor.
Bölgenin kozmik güçler arasındaki konumu ile ilgili daha detaylı bilgileri ise Steve Danuser veriyor:
“Maldraxxus, Shadowlands’in genelini her türlü tehditten koruyacak orduyu yaratmakla yükümlü. Peki bu tehditler ne? Shadowlands hikâyesini oynadığınızda bu diyarın dışından gelen bazı güçlerin saldırılarıyla ilgili bilgiler edineceksiniz. Revendreth’te Light’ın dokunduğu bölge, Bastion’da Void saldırısı sonrasında yaratılmış olan anıt derken Afterlives animasyonunda Maldraxxus güçlerinin Legion’ı gizlice gözetlediğini de gördük – ki bu birçok soru işareti oluşturdu.
“Kozmik haritayı düşündüğünüzde eğer buradaki taraflar bir şekilde daha fazla güç edinmeye çalışıyorlarsa tahmin edersiniz ki aralarında büyük savaşlar da verilmiştir.
“Tarih boyunca Maldraxxus’un saldırıyı gerçekleştiren taraf olmak zorunda kaldığı zamanlar da oldu. Bu genel olarak başka bir gücün gereğinden fazla yükseldiği anlarda Shadowlands’i koruyabilmek için atılan bir adımdı. Buna Azeroth üzerinde şahit olan oldu mu? Azeroth tarihi boyunca kozmik güçler hakkında bilgisi olan ancak bizim yakından tanımadığımız birileri olmuş olabilir. Belki de Shadowlands güçlerinin bir şekilde işlere dâhil olmasını sağlamışlardır ancak bu detay tarih sayfaları arasında kaybolmuştur. Keşfedilecek birçok şey olabilir.”
Anima Kıtlığının Maldraxxus Üzerindeki Etkisi
“Her ruh “anima” adı verilen bir öz barındırıyor. Bu anima, Shadowlands’i besleyen kaynağın ta kendisi ve bu düzlemdeki hayatın sürekliliğini sağlıyor. Ancak son yıllarda tüm ruhlar yalnızca Maw’u beslediğinden diğer bölgeler anima sıkıntısı çekmeye başlıyor ve çeşitli sorunlar baş gösteriyor.” – Ölümden Sonraki Hayat… Shadowlands
Anima kıtlığı, Maldraxxus gibi önemli bir bölgeyi de ağır vuruyor. Necrolord Ahdi’nin yer aldığı bölgede gelişen olaylar çok daha sinsice ilerlediği için etkiler ilk başta daha belirsiz ilerlese de yarattığı darbe de o derece ağır oluyor. Kıtlığın üstüne bir de beklenmedik düzenbazlıklar eklenince zaten hâlihazırda bir savaş ortamını barındıran bölge iyice kaosa sürükleniyor.
Bölgenin lideri Primus’un da ortadan kaybolmuş olmasının getirdiği etki ile Maldraxxus çatışmalara boğuluyor. Nitekim perde arkasında gelişen olaylar sebebiyle bu hanelerden iki tanesi düşüyor ve geriye kalan üç hanenin liderleri, hiyerarşik yapıda en tepeye oturabilmek için çetin bir çekişmenin içine giriyorlar ve bölgenin değerlerini tehlikeye atıyorlar.
Ruhların hepsi direkt Maw’a düştüğünden yeni askerler gelmiyor, aynı zamanda “abomination” yapımı da sekteye uğruyor. Üstüne üstlük başka bölgelere de saldırmaya başlayan bu kuvvetler, sadece Maldraxxus içinde değil, Shadowlands genelinde de paniğe sebep oluyorlar.
Hikâyede ilerleyeceğimiz ikinci bölge olan Maldraxxus boyunca yaşanacakları ek paket çıkmadan öğrenmek istemeyen okuyucularımızı göz önünde bulundurarak ince detaylara inmemeyi tercih ediyoruz.
Maldraxxus Sakinleri
Nekromansinin gücünü aldığı bölge olarak ön plana çıkan Maldraxxus, içerisinde “undead” konseptine özgü birçok yaratık ve sakin barındırıyor. Hiyerarşik düzenin büyük önem taşıdığı ve bir bireyin politik adımlardan ziyade savaş ve kurnazlıkla yükselebileceği bir yer olan bu bölge, aynı zamanda sakinlerinin dış görünüşleriyle de diğer tüm bölgelerden ayrılıyor. Daha iskeletimsi beden yapılarıyla Azeroth üzerinden aşina olduğumuz diriölüleri andıran Maldraxxus halkı arasında tabii ki “lich”ler de bulunuyor.
Maldraxxus bölgesinin lideri olan Primus, Ölüm Panteonu’nun karşılaşmadığımız tek üyesi olarak dikkat çekiyor. Oldukça yetenekli bir taktikçi ve strateji uzmanı olarak bilinen, Burning Legion ve Void Lordları gibi düşmanları ölümün diyarından kovmayı başarmış olan Primus, savaş meydanında yenilmezliği ile tanınıyor.
“Rivayete göre Primus, kendisine sonsuz zaman çizgilerini gösterebilecek bir müttefik aramış. Tüm gerçeklikler içerisinde yer alan savaşları türlü açılardan izlemiş ve farklı atılan en ufak bir adımın bile savaşın gidişatını nasıl değiştirdiğini gözlemlemiş. Çağlar boyunca bunu inceleyen Primus, en nihayetinde savaştaki herhangi bir durumu anında değerlendirerek zafere ulaşacak en doğru yola karar verebilecek konuma gelmiş.” – Steve Danuser, Baş Hikâye Tasarımcısı
Lorekeeper: “Primus oldukça enteresan ve ortalarda olmayan bir karakter. Bu durum kendi planladığı bir şey miydi, yoksa kayboluşu beklenmedik bir gelişme mi?”
Steve Danuser: “Primus, sayısız çağlar boyunca Maldraxxus’un liderliğini yaptı ve tek amacı, Shadowlands’i koruyabilecek yenilmez bir ordu yaratmaktı. Beş haneyi de bu sebeple kurdu.
“Hikâye boyunca ilerlediğinizde Primus’un bir şeylerin ters gittiğini fark ettiğini öğreniyorsunuz. Jailer’ın hapsedilmesinde yardımı olduğunun bilgisini de ediniyorsunuz. Ebedî Olanlar arasında en tedbirli düşünür olması sebebiyle Jailer’ın etkisinin Maw’dan dışarı sızdığından ve onun müttefikleri olabileceğinden ilk şüphelenmeye başlayan kişi de kendisi. Ortadan kayboluşu da bu durumu araştırmak istemesiyle alakalı. Bu noktada bir şeyler bulduğunu ve başına muhtemelen pek de hoş olmayan bir şeyler geldiğini düşünmekte sakınca yok.
“Maldraxxus hikâyesi ilerledikçe onun geride bıraktığı ve kimi zaman cesaret veren kimi zaman ise sizi yönlendiren bazı mesajlar bulacaksınız. Bazı şeyleri önceden düşünüp planlayan biri olduğundan Shadowlands’in başına bir şeyler gelebileceğini ve bu durumu ancak dışarıdan gelecek birilerinin çözebileceğini ön görüp geride işe yarayacak notlar ve eşyalar bırakmış diyebiliriz. Shadowlands hikâyesine genelden bakmaya başladığınızda Primus’un zekâsına hayran kalabilirsiniz zira etkisi sadece Maldraxxus’ta değil, ötesinde de hissediliyor.”
Ölüm büyüsünün, savaşın ve vebanın oldukça önemli olduğu Maldraxxus’tan bahsederken House of Rituals üyeleri olan lich’lere değinmeden olmaz. Her daim türlü dolaplar çeviren planları üzerinde çalışan lich’ler, animayı kendi büyü güçlerini beslemek için kullanan iskeletimsi büyücüler olarak karşımıza çıkıyorlar. Nitekim onları Azeroth üzerinden de gayet iyi tanıyoruz.
Lich demişken nekromanslardan bahsetmeden de geçemeyiz. Görsel açıdan Warcraft III – Undead konseptinden ilham alınan nekromansların tasarım süreciyle ilgili detayları, Kıdemli Sanatçı Matthew McKeown anlatıyor:
“Öncelikle belirgin bir silüet yaratacak şekilleri tasarlayarak başladık ve hançerler, kıyafetlerdeki geniş ve uzun kollar ile büyük bir büyü kitabı gibi öğelerle orijinal nekromans görüntüsünü yakalamak istedim. Bu öğeler, onların ritüel odaklı büyülerini ve doğalarını yansıtıyor – böylece oyuncuların aşina oldukları nekromanslar olarak tanınmalarını sağlıyor. House of Rituals içerisinde lich’ler ile birlikte yaşadıklarından benzer şekilde mor ve altın rengi kıyafetler giyiyorlarken kafatasları da uzun çene yapısıyla firavunları andırıyor.”
House of Constructs tarafından yaratılan Abomination adındaki varlıklar, toplanan ceset parçalarından oluşuyor. Cansız bedenlerin en kıymetli ve iyi parçalarını alarak birleştirilen bu yaratıklar, nihayetinde kendilerini oluşturan “kişilerden” çok daha güçlü hâle gelerek yeni bir amaç edinmiş oluyorlar. Nitekim bunlar da yine Azeroth üzerinden aşina olduğumuz varlıklar olarak ön plana çıkıyorlar.
House of the Chosen içerisindeki savaşçılar arasından en güçlü olanlar ve “şampiyon” olarak adlandırılanlar, Gladiator rütbesiyle anılıyorlar. Savaş alanında eşi benzeri görülmemiş taktikler uygulayan bu bireyler, rün dövülmüş çeşitli silahlar kullandıkları sonu gelmez eğitimlerden geçiyorlar ve çarpışma anında hem saldırı hem de savunma açısından büyük ustalık sergiliyorlar.
Plague House Remnant ya da Slime Behemoth olarak adlandırılan bu yaratıklar, House of Plagues’in düşüşünden sonra ortaya çıkıyorlar. Burada gerçekleştirilen korkunç deneylerin katılaşmış hâlleri olarak düşünülebilecek bu varlıklarla ilgili detayları, Kıdemli Sanatçı Kenny McBride aktarıyor:
“Kıyamet, kasvet ve Maldraxxus genelindeki nekrotik korku öğelerini yaratacak ilhamı bulmak için Warcraft’ın kökenine ve kendi kişisel hatıralarıma eğildim. Undercity içerisinde bir kanaldan diğerine ilerleyen iç bulandırıcı yeşil akıntıyı düşündüm. Naxxramas’ta Heigan’ın zehrinden kaçarkenki o dansı hatırladım. Bu akıntılara maruz kalıp yenilmiş zavallı ruhlar iskeletimsi yaratıklara dönüşüp kendilerini kaplayan balçığımsı sıvı sayesinde bir arada dururlarsa ne olabileceğini hayal ettim.”
Araknofobisi olan oyuncular da tabii ki unutulmamışlar! (Her ne kadar altı bacakları olsa da…)
House of Eyes’a bağlı olan Aranakk ırkı, hane düştükten sonra nispeten daha “göçmen” bir hayat sürmeye başlıyorlar. Oldukça yetenekli suikastçılar ve gözcüler olarak bilinen bu bireyler, necropolis’leri kaybedilmiş olsa da amaçlarından vazgeçmiyorlar ve her türlü gizemi öğrenmek ve sırları -bir bedel karşılığında- paylaşmak için yanıp tutuşuyorlar.
Sadece buranın yerlileri değil, aynı zamanda yaratıkları da hem gözümüze tanıdık gelen hem de bir o kadar farklı şekillerde tasarlanmış. Bunlar arasından özellikle iki tanesi net bir biçimde göze çarpıyor: Flyer ve bölgeye özel tasarlanmış olan binek.
[Flyer] “Maldraxxus bütünüyle adeta bir metal albümü kapağı gibi. Ben de bu yaratığı aynı estetiğe uygun olacak şekilde tasarladım. Uzun saçları anımsatacak şekilde koyu renkli bir yele yaptım. Bedeninden fışkıran sivri kemiklerini de saldırgan bir hava vermesi için yarattım. Kemiklerin rastgele yerlerden fırlaması yerine gerçekçi bir iskelet yapısını andırması benim için önemliydi. Örnek olarak yaratığının karnının alt kısmında bulunan sivrilti için kuşlardaki büyük göğüs kemiğinden ilham aldım.” – Cody Harder, Sanatçı [Binek] “Bu çizim, Maldraxxus bölge bineği için yaratılış bir karalamaydı ve Frank Frazetta’nın Death Dealer tablosundan ilham aldım. En basit hâliyle ‘Peki Death Dealer ya üzerine binebildiğin bir boğa olsaydı?’ diye düşündüm.” – Cole Eastburn, Kıdemli Konsept SanatçısıMaldraxxus Mimarisi, Çevre Tasarımı ve Renk Paleti
Shadowlands’in her yerinde olduğu gibi Maldraxxus bölgesinde de animanın kendine has bir rengi bulunuyor. Bu renk, bölgenin konseptiyle uyumlu (ve hiç şaşırtmayacak) şekilde yeşil olarak belirlenmiş.
Maldraxxus ana renk paleti, içerisinde yeşilin türlü tonu dışında mor, sarı ve kahverengi dokunuşlar da barındırıyor. Bu renklerin özellikle hastalıklı ve iç bulandırıcı bir his yaratan daha soluk, daha puslu tonlarının seçilmiş olması ise ortamın atmosferine büyük katkıda bulunuyor.
Yeşil her ne kadar doğa ile bağdaştırılan bir renk olsa da farklı ve tamamen zıt alt anlamlar da taşıyor. Özellikle hırs, doymazlık, kıskançlık gibi hisleri de yansıtmasının yanı sıra aynı zamanda hastalık belirtisi olarak da kullanılıyor. Birçok çizimde ve animasyonda hastalığa tutulmuş olan karakterlerin yüzlerinin yeşermesi de bu hissi çağrıştırmak için kullanılan bir yaklaşım olarak ön plana çıkıyor – nitekim bu özelliğiyle Maldraxxus içerisindeki yoğun “veba” ve “salgın” temalarıyla da bütünleşmiş durumda.
Diğer renklere baktığımızda tüm bu palet içerisinde farklılığıyla dikkat çeken mor, kırmızının enerjisini ve mavinin sakinliğini bütünleştiren bir renk olarak üstünlüğü simgeleyen bir alt anlam taşıyor. Ruhani bütünlüğü ve mistik gücü betimleyen mor, enteresan bir şekilde farklı kültürlerde kötülük, ihanet, yas ve haset hislerini de yansıtıyor. Sarı kendi başına oldukça parlak ve canlı bir renk olsa da soluk tonları daha çok önceki renklerle orantılı bir şekilde hastalık ve kimi zaman da kıskançlık öğeleri barındırıyor. Kahverengi özel bir anlamdan ziyade daha çok toprağı simgeliyor ancak aynı zamanda istikrarı da betimliyor.
Tüm bu renklerin bir araya gelmesiyle oluşan ahenk, bir bakışta bölgenin sadece görsel olarak değil, birey üzerinde yarattığı his açısından da ne kadar hastalıklı bir yer olduğunu vurguluyor. Nitekim bitki örtüsü buna göre şekillendirilmiş.
“Maldraxxus için tasarımları yaratırken biyolojik arazi yapısının sahip olabileceği potansiyel ekolojik özellikler bizi büyüledi. Bu görselde gözüken kısımda bitki örtüsü açısından yeni yaklaşımlar sergilemek istedik zira Maldraxxus gibi bir yerde alışık olduğumuz türde normal ağaçlar büyüyemezdi. Aynı zamanda savaş meydanlarından uzak yerlerde çeşitli mantar ekolojilerini de deneme fırsatı yarattı.” – Gustav Schmidt, Kıdemli Sanatçı
Mimari açıdan bakıldığında da Azeroth’tan oldukça aşina olduğumuz necropolis ve undead yapıları, Maldraxxus özelinde biraz daha geliştirilerek yaratılmış. Her yeri kaplayan kemikler ve kafatasları ile o hastalıklı yeşil akıntı, yapıların önemli bir kısmını oluşturuyor.
“Maldraxxus’ta ‘boss’ makamlarında üç margrave bulunuyor. Abomination margrave olarak isimlendirilen de bunlar arasında. Oyuncuların daha önce Azeroth’ta karşılaştıkları, çok gelişmemiş zekâya sahip, ogre benzeri irilikte ancak undead abomination modelinden ilham aldım. Bu görselde de onun her ne olursa olsun umursamadan kendi kaplıcasında pis, balçığımsı banyosunun keyfini sürdüğü anı yakalamak istedim. Bu meşum sıvının adeta bir şelale gibi aktığı kafatasları da abomination margrave yaratığının ölümden sonraki hayatı nasıl yaşadığını, ne kadar vahşi ve grotesk bir kişiliğe sahip olduğunu betimliyor.” – Mongsub Song, Kıdemli Konsept Sanatçısı
Bu grotesk yaklaşım, sadece bölgenin genelinde değil, aynı zamanda kullanılan dekorda ve eşyalarda da hemen fark ediliyor. Öyle ki iksir şişelerinin tıpaları bile kemiklerden oluşacak, şamdanlar sanki ufak canlıların omurgaları kullanılmış hissi verecek şekilde tasarlanmış.
“Maldraxxus, dekor ekibi için eşi görülmemiş fırsatlar ve zorluklar yarattı zira farklı kültürlerde kullanılan alışılagelmiş inşa yöntemlerine tuhaf, organik öğeler eklememiz gerekiyordu. Görsel hikâye anlatımı yaptığımız işte çok önemli, bu yüzden bu eşyalar bir yandan oyuncuya tanıdık gelirken bir yandan da onların yabancı bir ortama ait oldukları hissini yansıtmak istedik. Warcraft III tasarımlarından ilham aldığımızda tüm eşyaların iskelet yapısını (he he he) kemiklerin oluşturması gerektiğini biliyorduk – ne de olsa Necrolord’lar nekromansi ve undeath uzmanları! Bu noktadan sonra tasarımlarımıza çeşitlilik katabilmek adına kas telleri ve et gibi diğer bazı organik yapılar ile paslanmış metal gibi geçişleri oluşturacak malzemelere baktık; nihayetinde organik şekillerin organik olmayan öğelerle birleştiği muhteşem tasarımlar yarattık.” – Jordan Powers, Kıdemli Sanatçı
Zırh ve silah tasarımında da bu yaklaşımdan uzaklaşmamışlar. Nitekim yeşile boyanmış o kadar fazla iç bölge ve o kadar çok kemik göreceğiz ki ortamın havasına uyum sağlayıp hastalıklı hissetmemek elde değil!
“Kılıç, gladyatörler tarafından kullanılacaktı; bu yüzden onun kaba ve saldırgan bir havası olmasını istedim. Birkaç farklı kılıç ağzı çizdim ve en nihayetinde daha ince ve sivri bir uç yapmak yerine köşeli bir tasarım izleyerek hantal ama sağlam gözükmesine karar verdim. Kabzaya kemikler ekleyerek daha keskin açılara ve görsel doyuruculuğa sahip olmasını planladım. Maldraxxus silahlarının büyük bir kısmı yeşil cevherlere sahip ancak bu kılıçta tasarımı sade tutmak adına onları kullanmamayı tercih ettim. Bana göre bir Maldraxxus gladyatörünün kabaca dövülmüş metalden ve kemiklerden oluşan bir silahı kullanması yerinde bir karardı.” – Calvin Boice, Sanatçı
Tabii ki silahlar sadece kılıçlardan ibaret de değil. Balta ve kalkan tasarımıyla ilgili detayları, Kıdemli Sanatçı Matthew McKeown anlatıyor:
“Bu balta ve kalkan, özellikle House of the Chosen gladyatörleri düşünüldüğünde Maldraxxus’ta görülen silahların tasarımını belirleyen ilk parçalardı. Verilen karar, üzerinde büyüyüp içinden geçen kemik parçalarının olduğu ağır metal plakalara sahip olmaktı. Doğal olarak büyüyen kemik görüntüsü, çentikli ve kabaca dövülmüş metal ile zıtlık oluşturdu ve böylece metalin kendine has organik dokusuyla da uyum sağladı. Bu tasarım yaklaşımı, silahlara ve zırhlara sade bir ana hat sağlarken bir yandan da kemiklerin şekilleriyle incelik de katıyor. Bunu özellikle kalkana baktığınızda görebilirsiniz. Özetle bu parçaların bir yandan bölgedeki gladyatörlere uygun olacak ancak bir yandan da ölüm büyüsünün doğasından uzaklaşmayacak şekilde oldukça saldırgan ve vahşi bir estetiği olmasını istedik.”
Slava: “Birçok oyuncu Maldraxxus bölgesini Icecrown ile karşılaştırıyor. Bu ikisi arasında ortak noktalar neler ve Maldraxxus tasarımını yaparken nelerden ilham aldınız?”
Steve Danuser: “Maldraxxus’a baktığınızda Warcraft III ve Wrath of the Lich King boyunca karşılaşılan klasik undead ve Scourge yansımalarını çok net görüyorsunuz. Hem görsel hem de içerik olarak bağlantılar bulunuyor. Geçmişte oyuncuların çok sevdiği o klasik temalara tekrar dokunduk. Aynı zamanda sanat ekibimize bu öğeleri alıp vaktinde sunamadığımız görselliği yaratabilmeleri için fırsat vermek istedik. Bu yüzden hem sanatsal hem de hikâye açısından oldukça doyurucu oldu. Icecrown’a baktığınız zaman undead ile dolup taştığını görüyorsunuz, Maldraxxus içinde de onların farklı versiyonlarını göreceksiniz.
“Icecrown’daki abomination’lara baktığınızda çürüyen et ve diğer beden parçalarının birleştirilmesiyle oluşan iç bunaltıcı bir yaratıkla karşılaşıyorsunuz. Maldraxxus’ta ise bunun çok daha üstün bir formda yansıtıldığını göreceksiniz. House of Construct en iyi parçaları seçerek bir araya getirdiğinden bedenleri daha toplu, büyü ve fiziksel güç anlamında daha ileri seviyedeler. Maldraxxus gerçekten nekromansinin doğduğu yer.
“Death Knight temalarının bir kısmının da Maw içerisinde yansıtıldığını görebilirsiniz. Icecrown Citadel’ı bilen birinin Torghast’a bakıp benzer temalar fark etmesi kaçınılmaz. Tüm bunlar da Shadowlands boyunca ilerlerken hikâyenin birer parçası olacaklar.”
Maldraxxus Müziği ve Ses Efektleri
Maalesef bu bölümde daha önceki “Derinlemesine…” yazılarımıza eklediğimiz açıklamalardakine benzer kısımlar iletemiyoruz zira ses ekibindekiler oldukça yoğun çalıştıkları için bu bölge için yorumlarını sunamadılar. Ancak bu bizi yıldırmıyor!
Maldraxxus ve diğer tüm bölgelerin müzik parçaları yakın zamanda Shadowlands betasından edinildi ve WoWhead tarafından paylaşıldı. Herhangi bir ‘spoiler’ içermedikleri için burada paylaşıp yorumlamamızda da bir sakınca yok.
Tüm yapım ekibi özellikle bir olup Maldraxxus geneli için “adeta bir metal albüm kapağı gibi” derken müziğe de ilgili enstrümanları eklemeden geçmemişler. Nitekim bölgede ilerlerken araya elektro gitarların girdiği parçalar duymak çok da şaşırtıcı olmasa gerek. Bu noktada elektro gitarın müziğe kattığı anlamlara da değinmekte fayda var. Daha alt ve kirli ses veren tonlar kullanıldığında güç, saldırganlık ve kudreti temsil ettiğini düşünürsek daha temiz tonlarda ise ızdırabı ve yalnızlığı betimlediğini söyleyebiliriz. Tabii ki bu anlamlar parçadan parçaya değişebilir ancak Maldraxxus bölgesinin genelini düşündüğümüzde büyük uyum sağladığı gözden kaçmıyor.
Kimi parçalarda Bastion bölgesinin çanları ve melodisi de net bir şekilde duyuluyor ancak bunun ardındaki sebeplere ‘spoiler’ olmaması açısından değinmiyoruz.
Sıklıkla duyulan ana enstrümanlar düşünüldüğünde korno, trombon, trompet ve benzeri bakır nefesli çalgılar kullanılmış gibi duruyor. Nitekim trompet özelinde baktığımızda çalgının üzerindeki kıvrımlar sebebiyle hem büyüyü ve büyü ritüellerini hem de orduyu simgeleyebiliyor, dinleyici üzerinde gizemli ancak bir o kadar da korkutucu hisler uyandırabiliyor. Kimi yerlerde davulların da eşlik ettiği ve özellikle ritmik ilerleyen bir yapıda yaratılan parçalarda adeta Maldraxxus ordusunun ilerleyişini zihninizde canlandırabiliyor, yaklaşmakta olan büyük bir tehdit olduğunu hissedebiliyorsunuz. Bu çalgıların tarih boyunca avcılıkta, haberleşmede ve savaş alanlarında da sıklıkla kullanıldığı hesaba katılınca oldukça doğal bir seçim olduğu hemen anlaşılıyor.
Parçalara eklenen yaylı enstrümanlar da net bir şekilde ayırt edilebiliyor; özellikle kemanın kullanıldığı yerlerde bilinmezliğin içindeki bekleyiş, belirsizlik ve kasvet yansıtılıyor. Aynı zamanda çello ve kontrbas kullanılan kısımlar olduğu da duyuluyor. Ağır ve karanlık bir hava katan bu enstrümanlar, ortamdaki endişe ve paranoya hissini vurguluyor.
[Yazarın notu: Eklemediğimiz bazı enstrümanlar olduğu gibi kulağımızdan kaçan veya yanlış duyduklarımız da olabilir. Eğer hatalı olduğunu düşündüğünüz bir yer varsa lütfen iletmekten çekinmeyin.]Maldraxxus Röportajı
Yazının başında da belirttiğimiz üzere Steve Danuser ile gerçekleştirilen röportajdaki soruların bir kısmını ilgili bölümlere ekledik ancak herhangi bir başlık altına uymayan sorular da vardı. Bunları tek başlık altında sunmak istedik.
Lorekeeper: “Draka’yı ana karakterlerden biri yapma fikri nereden geldi? Neden Draka?”
Steve Danuser: “Shadowlands’in genelini, bölgelerini, hikâyesini ve işlemek istediğimiz temaları düşünürken yararlanabileceğimiz sayısız ölmüş karakter olduğunu biliyorduk. Bazı yerlerde ‘Burada bu karakterin bulunması çok doğal!’ diye düşündük.
“Uther gibi hayatı boyunca kendisini hizmet etmeye adamış ve Warcraft III hikâyesinde ön saflarda yer almış bir karakter için Bastion çok doğal bir seçimdi. Ancak bazı durumlarda da beklenmedik, belirdikleri bölgeye nasıl uyabileceklerini düşüneceğiniz karakterler eklemek istedik. Birçok farklı karakteri tartıştık ve en sonunda Warcraft ve ork hikâyeleri için önemli olan ancak fazla işleyemediğimiz Draka’da karar kıldık. Maldraxxus’a gidebilecek kişiliğe sahip bir karakterdi ancak aynı zamanda bilinmeyen ve öykü boyunca ortaya çıkarabileceğimiz özelliklere sahipti. Böylece kendini geliştiren, zorluklara göğüs geren ve kudretli bir savaşçı olan birinin ölümden sonra da benzer bir fırsatı yakalamasını sağlamak enteresan bir fırsattı.”
Lorekeeper: “Draka’dan çok bahsettik… Ben bu noktada Durotan üzerinden sormak istiyorum. Ruhlar eşlerinin öldüklerini hissedebilirler mi? Birbirleriyle Oribos gibi ortak noktalarda buluşabilirler mi?”
Steve Danuser: “Oyuncular olarak Draka’nın Shadowlands’e geldiğinde neler yaşadığına şahit oldunuz. Şu anda ilgilenmesi gereken farklı şeyler var. Dikkatini vermesi gereken olayların içine çekildi ve hanesinin başına gelenlerle, Shadowlands’i nasıl koruyabileceğiyle, Maldraxxus bölgesindeki ihaneti nasıl çözebileceğiyle yüzleşmesi gerekiyor. Fâni yaşamıyla ilgili şeyleri düşünecek durumda değil ancak tabii ki bu yaşamda başından geçenleri unuttuğu anlamına gelmiyor.
“ Zaman burada bizim bildiğimiz şekilde algılanmadığından gidişat farklı ilerliyor. Shadowlands’e gelen oyuncular hâlâ hayattalar, kendi fâni bedenlerine sahipler, buradaki sorunları çözmeye ve Azeroth’u kurtarmaya çalışıyorlar. Zaman, onlar için kıymetli. Ruhlar için ise durum tamamen farklı.
“Durotan nereye gitti? Bilmiyoruz. Draka biliyor mu? Hayır. Ancak hayattayken birbirlerine bağlanmış kişilerin ölümden sonra da birbirlerine çekildiklerini söyleyebiliriz. Shadowlands’te her şey yolunda gittiği zamanlarda Oribos gibi bir merkeze veya farklı alt diyarlara gidip birileriyle karşılaşmak olasılık dâhilindeydi. O yüzden Draka ve Durotan için de umutsuzluğa kapılmayın, belki bir gün bir araya gelebilirler. Fakat Draka’nın şu anda tamamlaması gereken bir iş var ve ancak ondan sonra rahatlayacak ve sevdiklerini görecek fırsatı yakalayabilir.”
Slava: “Maldraxxus, çok karanlık ve toksik bir yer. Burası Alliance savaşçıları için uygun bir yer mi? Varian Wrynn’i burada görebilir miyiz?”
Steve Danuser: “Maldraxxus’un ilk bakışta kötü bir yer olduğunu, kötü karakterler barındırdığını düşünebilirsiniz ancak aslolan bu değil. Kendisini kanıtlayabilen, iyi veya kötü ayrımı olmaksızın düşmanlarını alt etmek için kendini geliştiren ruhlara uygun bir yer.
“Varian Wrynn bu noktada enteresan bir karakter. Shadowlands’te gördüğümüz ve göreceğimiz birçok yere gidebileceğini düşünebilirsiniz. Hikâyeyi oynadıysanız şu anda kendisi ortalarda yok ama gelecekte ne olacağını bilemeyiz. Onun hikâyesini Legion paketinde oldukça duygusal bir şekilde işlediğimizi düşünüyoruz, bu yüzden Shadowlands’in başlangıcında yer vermek istemedik.”
Garth: “İstediğimiz bölgeden başlayabileceğimiz bir yaklaşımdan lineer hikâye anlatımına geri dönmek nasıl bir histi?”
Steve Danuser: “Gerçekten güzel bir histi. Belirli şekilde ilerleyecek bir hikâye anlatıyoruz ve böylece bölge seçimini oyuncuların yaptığı sistemde aktarmakta zorlandığımız bir tempoyla tansiyonun yükseldiği noktaları, inişleri ve çıkışları daha net bir şekilde verebiliyoruz. Yine de seçim ve sonuç bağlantısı büyük bir yer kaplıyor.
“Oyunculara bir Ahit seçme fırsatı da sunuyoruz ki hikâyenin büyük kısımlarını verdikleri seçime göre görebilsinler. Bu seçimlerin hepsinin kendine özel anlamları ve sonuçları var – ki böylece diğer karakterlerde farklı yollar seçmeye yönlendiriyor. Ancak betada yeni koyduğumuz bir özellik sayesinde alt karakterlerinizde hikâye kısmını komple es geçip sadece World Quest, Dungeon, Side Quest gibi yolları izleyerek de seviye atlayabiliyorsunuz; bu da oyuncu olarak size nasıl ilerlemek istediğinize dair bir opsiyon sunuyor.”
Slava: “Öldüklerinde Maldraxxus’a gidebileceğini düşündüğünüz beş karakteri isimlendirebilir misiniz?”
Steve Danuser: “Ben Arbiter değilim, o yüzden bu işi ona bırakıyorum. Ayrıca olur da o bölgede çıkmazlarsa diye hayal kırıklığı yaratmaması adına isim vermekten de çekiniyorum. Yalnızca Warcraft’ın geçmişini ve karakterlerini düşündüğünüzde daha dikkatli bakmanızı önerebilirim. Bu yaklaşımla birlikte kendinize şunları sorabilirsiniz: ‘Hayattayken kendilerini geliştirmeye adamış kişiler miydi? Bu gelişimi başkaları için mi, yoksa kendileri için mi istiyorlardı? Daha güçlü veya zeki olmaya mı çabalıyorlardı? Maldraxxus’a giderlerse hangi haneye dâhil olabilirlerdi?’
“Draka örneğinde de gördüğünüz üzere hiç beklenmedik bir haneye gönderilmişti. En baştan House of the Chosen’a gitmesi gerektiğini düşünebilirdi ancak onun için başka planlar vardı. Öncelikle House of Eyes’a gitmeli ve oradaki deneyimiyle House of the Chosen’a daha faydalı biri olmalıydı.
“Bu yüzden alınan kararların ve kesişen kaderlerin büyük rol oynadığı, üzerine çokça konuşulabilecek öğeler mevcut.”
Maldraxxus Kime Hitap Ediyor?
Anima kıtlığı Maldraxxus bölgesindeki tek sorun değil; Primus’un ortadan kaybolmuş olması ve hanelerin birbirleriyle çarpışmaları ile ihanet rüzgârlarının esmesi tam bir kaos ortamı oluşturuyor. İçine düştüğümüz bu kargaşada Ahit seçimimizi Necrolord tarafında yapıp onlara yardım etme şansı yakalıyoruz.
“Maldraxxus’un acımasız seleksiyon yöntemi, muazzam ve oldukça yetenekli bir ordunun kurulmasını sağladı… ancak hiyerarşik düzen sallantıda. Bölgenin lideri ortadan kayboldu. Onun yokluğunda necrolord’lar hem bu pozisyonu edinmek hem de ölümün evrendeki sorumluluğunu üstlenmek için yarışıyorlar. Hepsi yeni gelen ruhlara göz koyuyor, özel birliklerini yetenekli askerlerle dolduruyor ve görülmemiş büyüklükte ordular kuruyorlar. Harekete geçtiklerinde birbirleriyle mi savaşacaklar… yoksa korumaya ant içtikleri diyarlara karşı mı?” – World of Warcraft, Necrolord Covenant
Eğer sizin karakteriniz de üstüne sıklıkla basılan kendini geliştirme azmine sahipse veya nekromansiye karşı bir sıcaklık duyuyorsa Necrolord Ahdi’ni seçebilirsiniz.
Seat of the Primus sizi bekliyor!
“Derinlemesine…” yazılarımız genel olarak genişleme paketinin sanatsal yönüne eğileceğinden oynanış ile ilgili detaylara fazla yer verilmeyecektir. Necrolord yetenekleri ve ödülleriyle alakalı daha fazla bilgi edinmek isterseniz detaylı Wowhead yazısına bakabilirsiniz.