Lorekeeper

OVERWATCH ARŞİVLERİ: YÜKSELİŞ VE DÜŞÜŞ

Bundan yaklaşık 30 yıl kadar önce dünya büyük ve köklü bir değişimin kıyısında duruyordu. Omnica adındaki çok uluslu bir şirket robotikler konusunda yeni bir çağ başlatmıştı. Dünya çapında ekonomik eşitliği sağlamak ve üretimi artırmak adına omnium adı verilen devasa fabrikalarda, tamamen otonom şekilde çalışan makineler ve kendi kendini geliştiren yapay zeka algoritmalarıyla üretilen robotların patentini almışlardı. Omnikler olarak bilinen bu robotlar gerçekten de dünyayı ekonomik açıdan altın bir çağa doğru götürmeyi vaat ediyordu. Bir süre için her şey tasarlandığı ve Omnica’nın söz verdiği gibi gitti. Omnium fabrikaları başta Avustralya, Nijerya, Rusya ve Amerika olmak üzere dünyanın her yerine yayıldı; üretim maliyetleri azaldı, kalite ve miktarıysa arttı. Ancak bu altın çağ, artık bilinmeyen bir sebepten dolayı başladığı gibi ani bir şekilde sona erdi.

Felaketin başlangıcı arıza çıkartmaya başlayan Omnium’larla geldi. Yapılan analizler, aslında bu fabrikaların büyüme ve üretimlerinin zaten Omnica’nın söz verdiğinin çok daha altında olduğunu ortaya çıkarttı. Daha derin araştırmalarsa şirketin bu konudaki kanıtları gömmeye ve sahtekarlık yapmaya çalıştığını gözler önüne serdi. Böylece Omnica şirketi kapatıldı ve omnium fabrikalarına mühür vuruldu.

Omnica skandalı sona ermişti ancak tarihte Omnik Krizi olarak bilinecek savaş daha yeni başlıyordu. Bir süre sonra tedavülden kalkmış, kapatılmış omnikler bilinmeyen bir şekilde tekrar aktive oldular. İnsanlığın ferahını arttırmak için üretilmiş olan omnikler yaratıcılarına başkaldırarak askeri bir ayaklanmaya gitti. Omnium fabrikaları zaten otonom ve kendini geliştirecek şekilde çalışmaya programlanmış oldukları için bu askeri ayaklanmayı destekleyecek yeni birimler üretti.

Omniklerin insanlığa karşı yaptığı ilk saldırı herkes için bir sürpriz oldu.

Omniumlarda üretilen bu yeni modellerle birlikte farklı omnik türleri görülmeye başlandı. Gökdelenlerle yarışan, devasa omniklere “Titan” deniyordu. Özellikle de Doğu Çin Denizi’nden kıyı kasabalarına saldıran bu tür omnikler Güney Kore’yi MEKA (Mobil Exoskeletal Korean Army) adı veren dron programını geliştirmeye itti. Titanlar her birkaç yılda bir Doğu Çin Denizi’nden inatla saldırı yapmaya bugün bile devam ediyorlar. Bir diğer omnik türü ise aslında barışı koruma amaçlı üretilmiş olan ve “Bastion” olarak bilinen ünitelerdi. Yine benzer şekilde OR14 adı verilen güvenlik robotları bir diğer türdü. İronik olan ise bu iki omnik sınıfının da robot isyanı sırasında omnik ordusunun belkemiği haline gelerek ön saflarda insanlığa karşı savaşmış olmasıdır.

Asıl sözü edilmesi gereken ve muhtemelen omniklerin insanlığa karşı dönmesinin gerçek sebebi olanlar ise “tanrı programı” olarak adlandırılan yapay zekalardı. Daha az gelişmiş robotları yozlaştırma ya da tamamen kontrol etme yetisine sahip olan bu programlar hakkındaki bilgiler ne yazıki ki ya kaybolmuş ya da gizli olarak sınıflandırıldığı için oldukça sınırlıydı. Ancak omniumlarda bulunan ve kendi kendini idare eden yapay zekalardan en azından bir kısmının tanrı programı olması oldukça muhtemel.

Dünyanın dört bir yanında patlak veren bu direnişe hiçbir ulus tek başına direnmeyi ve omniumları temelli yok etmeyi başaramadı; omniklerin muazzam bir adaptasyon yeteneği vardı ve insanlığın geliştirdiği bütün taktiklere hızla karşılık veriyorlardı. Arada tek tük kazanılmış zaferler de vardı tabii. Alman ordusu Eichenwalde kalesinde modern şövalyeler olarak da bilinen “Crusaders”ın fedakarlıklarıyla zafer kazanmışlardı. Rusya, insan pilotların kontrolündeki Svyatogor mekanize araçlarıyla Siberya’daki omnium’u geçici olarak kapatmayı başarmıştı. Güney Kore, MEKA’larını profesyonel e-spor oyuncularına emanet ederek Titan omnikleri bir süreliğine durdurabilmişti. Ancak bunun gibi ufak zaferler omniklerin ilerleyişini durdurmaktan ve savaşı kazandırmaktan çok uzaktı. Böylece omnik tehdidini nihai olarak bitirmek adına Birleşmiş Milletler’in inisiyatifiyle uluslarası bir karşı saldırı ekibi kuruldu. Dünyanın en iyi askerlerinin ve en gelişmiş teknolojilerinin, silahlarının bir araya getirildiği bu ekibin adı “Overwatch”tu.

Crusader’ların lideri General Balderich von Adler’ın savunurken hayatını verdiği Eichenwalde kalesi.

Ufak, gizli ancak etkili bu saldırı ekibinin üyeleri özenle seçilmişti. Orijinal kurucu ekip altı kişiden oluşuyordu: Savaşta gösterdiği cesaret ve adalet sayesinde göğsü madalyalarla kaplı Alman asker Reinhardt Wilhelm, aslan desenli zırhını kuşanıp omnik istilasına karşı savaşırken bir yandan da takım arkadaşlarını kolluyordu. Ürettiği silah sistemleri dünyanın dört bir yanında kullanılan İsveçli mühendis Torbjörn Lindhorn ise icatlarını ve mühendislik yeteneklerini sahada göstermesiyle orijinal ekibin önemli bir destek elemanı olarak görev aldı. Bir başka savaş kahramanı ve aynı zamanda da ölümcül bir keskin nişancı olan Mısırlı Ana Amari, takımının sırtını daima güvende tuttu. Kriyojenesis üzerine uzmanlığa sahip Liao ve Amerika’nın normal bir askerin fiziksel sınırlarının aşılmasına olanak sağlayan “geliştirilmiş asker programı”na dahil iki sıkı silah arkadaşı Gabriel Reyes ile Jack Morrison da ekibin parçasıydı. Orijinal ekibin resmi lideri Reyes olsa da takımdaki çarkların etkili bir şekilde dönmesini sağlayan Morrison’dı.

Orijinal Overwatch ekibinin beş üyesi. Soldan sağa: Ana Amari, Gabriel Reyes, Torbjörn Lindhorn, Jack Morrison ve Reinhardt Wilhelm.

Her biri alanlarında birer efsane olan bu askerler, usanmak bilmeden omnik robotlara karşı mücadele ettiler. Tarihe “Birinci Omnik Krizi” olarak geçen bu mücadele, dünyanın geri kalanında da büyük bir etki yarattı. Hindistan nüfusunun ciddi bir kısmı kendi yurtlarından sürüldü; Avustralya ve Sibirya sürekli savaş hâli yüzünden harap oldu ve Meksika’daki yıkım binlerce insanı evsiz, yetim bir halde bıraktı. Dünya gerçekten de değişmişti ancak bu değişim, insanların omnium tesislerini kurarken umduğundan çok daha farklıydı. İki tarafın da milyonlarca kayıp verdiği bu savaşlar, Overwatch’un da üstün çabaları sayesinde en nihayetinde sona erdi. Savaş alanındaki toz bulutu dindiğinde iki taraf da yıkımın asıl boyutunun farkına vardı ve güzel bir gelecek için kırılgan bir barış ve yeniden yapılanma sürecine girildi.

Savaşın bitişiyle birlikte Overwatch gölgelerden çıkıp dünya çapında barışı koruyan ve iki taraf için de yaraların sarılmasına yardım eden bir organizasyon haline geldi. Savaş zamanında gösterdikleri kahramanlıkların hikâyeleri yavaşça yayıldıkça organizasyonun popülerliği de arttı. Bu sayede Birleşmiş Milletler’den daha fazla bütçe ve kaynak kapan Overwatch, askeri operasyonların dışında da varlık göstermeye başladı. Deneysel bir uçuş programı, teknolojik araştırmalar, gelişmiş medikal araştırmalar ve hatta eko-Gözlem Noktaları’nın inşasıyla iklimsel değişiklikleri kontrol altına alma gibi birçok alanda faaliyet gösterildi. Ancak bütün bu şan, şöhret Overwatch’un daha hassas ve nazik noktalardaki kontrolünü kısıtlıyordu. Bunun için de bürokrasi ve halkın yargısıyla uğraşmayacakları gizli bir alt organizasyon kuruldu: Blackwatch. Blackwatch’un operasyonları en üst düzeyde gizlilik içeriyordu ve bu bölüğün kontrolü Gabriel Reyes’teydi.

Blackwatch’un logosu

Sorumlulukları ve görevleri evrilen Overwatch, askeri anlamda da sadece omniklerle uğraşmıyordu artık. Suçluları yakalıyor, Shimada klanı gibi suç şebekelerini çökertiyor ve Talon ya da Boş-Sektör gibi terörist organizasyonlara karşı operasyonlar düzenliyorlardı. Bir yandan da Omnik Krizi’nin kalıntılarıyla uğraşmaya devam ediyorlardı. Bunlardan belki de en önemlisi de “tanrı programları”nı karantina altına almaktı. Mısır’daki bir tapınakta bulunan “Anubis” isimli yapay zeka, Overwatch’un başarıyla karantinaya aldığı tanrı programlarından biriydi. Bazı söylentiler Overwatch’un da Athena adında, kendilerine yardım eden bir tanrı programı olduğunu iddia etse de bu konuda kesin bir delil yoktur.

Toz ve duman durulduğunda insanlar ve omnikler arasında büyük bir uçurum oluşmuştu. Kendi yarattıkları robotlar tarafından ihanete uğramış insanların büyük bir çoğunluğu omnikleri hor görüyordu. Kendilerini izole etmiş bir grup omnik robot ise savaşın ardından ruhsal bir uyanış yaşadıklarını iddia ederek yapay zekaların da aynen insanlar gibi birer ruha ve dolayısıyla da yaşam hakkına sahip olduğunu söylüyorlardı. Tekhartha Mondatta tarafından yönetilen bu omnik keşişler hem insanların hem de omniklerin ruhsal eşitliğini dile getirerek Omnik Krizi’nin açtığı yaraları iki taraf için de onarmaya giriştiler. Mondatta’nın bu dileği kimileri tarafından kabul edilse de bu fikre karşı olanların sayısı da azımsanacak gibi değildi. Kırılma noktasının yakın olduğunun farkında olan ve olası bir kırılma anının sonuçlarından korkan Birleşmiş Milletler bunun önüne geçmek için bazı adımlar attı. Tekhartha Mondatta önderliğindeki keşişlere Himalayalarda bir manastır kurma ve inançlarını yayma izni verildi. Mondatta etkili bir liderdi ancak kendi keşişlerinden bile onun fikrine katılmayanlar bulunuyordu. Zenyatta adındaki bir omnik keşiş omnikler ve insanlar arasındaki problemlerin dogmatik öğretilerle değil, birebir ilişkiler ve kişisel bağlar tarafından çözülebileceğine inanıyordu. Bu sebeple kendi inandığı yolda yürümek adına manastırı terk ederek bir gezgin hâline geldi. İnsanlara karşı ilginç bir merak duygusuyla bir gezgin olan tek omnik Zenyatta değildi tabii. Eichenwalde’a yapılan saldırı sırasında uykuya dalmış, hasarlı bir Bastion modeli robot da asıl programlamasının aksine nazik ve meraklı bir tavırla savaşla yoğrulmuş olan dünyayı gezerek etrafını keşfetmekteydi bu sırada.

Dünyanın kalanında bunlar olurken Batı Afrika’daki Numbani şehri de omnikler ve insanların kaynaşması için önemli bir merkez hâline gelmekteydi. İki kültürün kesişmesiyle birlikte Numbani teknolojik açıdan dünyanın en gelişmiş şehri hâline geldi. Hint Okyanusu’nun diğer tarafındaysa Avustralya hükümetinin omnium tesislerini omniklere geri verip bir diğer barışçıl sembol olarak ön plana çıkmaktaydı. Öte yandan bu hareket, omnium tesisinin bulunduğu Boztaşra bölgesinin sakinleri tarafından sert bir tepkiyle karşılanmaktaydı; zira bu bölgenin yerel sakinleri Omnik Krizi’nden önce büyük ölçüde güneş enerjisi kullanarak tarım yapan çiftçilerden ve göçmenlerden ibaretti. Devlet eliyle topraklarını omniklerle paylaşmak zorunda bırakılınca kendi aralarında örgütlenerek Avustralya Özgürlük Hattı’nın doğmasına önayak oldular. Öfkeleriyse ne yazık ki Boztaşra bölgesini içinden çıkılamayacak daha büyük bir felakete sürükledi: Omniklere karşı olan tepkilerini omnium tesisinin füzyon çekirdeğini sabote ederek göstermeye çalışan organizasyon çekirdekteki radyoaktif bozulumuna yol açıp tesisi patlatınca bütün bölgenin çorak ve radyoaktif bir yıkıntı hâline gelmesine sebebiyet verdi. Bu felaketten bir şekilde canlı kurtulmayı başarabilen bir avuç insan ise hem zihinsel hem de fiziksel olarak büyük hasar alarak deliliğin eşiğine geldi. Hayatta kalanların bir kısmı, olanları fırsat bilerek bölgede tamamen kendi kafalarına göre yaşayan, yasaları umursamadan istediklerini yağmalayan “Hurdacılar” adında bir çeteye dönüştü.

“Hurdacılar” arasında bile kötü şöhretiyle meşhur ikili: Junkrat ve Roadhog.

Overwatch ise bu sırada farklı alanlarda birçok yeni üye edinmişti. Ekibin askeri duruşuna karşı çıkan İsviçreli bir nano-biyolojist ve tıp uzmanı olan Dr. Angela Zeigler; Ay kolonisindeki bir isyandan kaçmayı başarmış hiper-zekaya sahip bir goril olan Winston; prototip ışınlanma uçağının denemelerinde hayatını tamamen değiştiren bir kaza yaşayan İngiliz pilot Lena Oxton; Japon suç örgütü Shimada Klanı’nın varisi olan ve kardeşi Hanzo tarafından neredeyse ölümüne dövülerek bir cyborg olarak yeniden doğan Genji Shimada; dünyanın kaynak ve çevresel sorunlarını saptamaya çalışan Çinli iklimbilimci Mei-Ling Zhou ve bir Overwatch operasyonu sırasında yakalanarak hapiste çürüme veya Blackwatch’a katılma seçimi arasından ikincisini seçen eski Deadlock Çetesi üyesi Amerikalı Jesse McCree yeni üyelerin sadece bir kısmını oluşturuyordu. Overwatch’un her bir üyesi adeta bir film yıldızı ya da süperstar gibi ilgi görüyordu. Ekibin gördüğü bu rağbet, orijinal ekipteki keskin nişancı Ana Amari’nin kızı Fareeha‘nın da Mısır ordusuna katılarak annesinin izinde yürüyen bir kahraman olmasında büyük bir teşvik oldu.

Omnik Krizi zamanına göre çok daha istikrarlı bir barış ortamı hakim olsa da bazı bölgelerde çatışmalar sürmekteydi. Aşırı uçtaki görüşlere sahip bir omnik grubu olan Boş-Sektör Londra’da bulunan King’s Row‘a saldırarak içlerinde Londra valisi Nandah ve o sırada insan-omnik ilişkilerini pekiştirmek adına bir açılışta davetli bulunan Mondatta da dahil olmak üzere birçok kişiyi rehin aldılar. Yaklaşık bir ay boyunca devam eden bu ayaklanma ve rehine durumu Londra’da büyük bir yıkıma ve teröre sebep oldu. Birleşmiş Krallık başbakanı Overwatch’un müdahale etmesini yasaklamış olsa da, Gabriel Reyes Blackwatch’tan Jesse McCree’yi olay yerine çoktan yollamıştı. Sonunda bu duruma bir son verilmesi gerektiğine karar veren Overwatch, Birleşmiş Krallık başbakanının isteğini hiçe sayarak dört Overwatch ajanını King’s Row’a yolladı: Tracer, Reinhardt, Mercy ve Torbjörn. Dört Overwatch ajanı bölge boyunca Boş Sektör robotlarıyla savaşarak durumu kontrol altına aldılar. Ancak bir yandan da başbakanın isteklerine karşı gelmeleri Overwatch’un politik arenada destekleri kaybetmeye başlamasına sebep oldu.

King’s Row ayaklanması daha sonraları organizasyonun vazgeçilmez üyelerinden biri olacak olan Tracer’ın da ilk göreviydi.

Savaştan sonra dünyanın yeniden yapılanmasına yardım etmekle yükümlü olan Güney Hindistan merkezli Vishkar Derneği, sorumlu olduğu bölgelerdeki insanlar için sıkı yasalar ve totaliter kararnameler çıkartmaktaydı. Halkı kendi ihtiyaçlarını karşılayabilen şehirlerin vaadiyle kandıran, yeni devrimsel katı-ışık teknolojisiyle tamamen kendi yetiştirdikleri mimarların kontrolünde olacak dinamik şehirler sözünü veren Vishkar Derneği, toplumsal kontrolü ele geçirdikten sonra halkı ağır yaptırımlarla cezalandırıyordu. Vishkar Derneği’nin çıkarlarını korumak için şirketin en parlak mimarlarından birisi olan Satya Vaswani gibi üyeleri gizli sabotajlarda kullanmaktan bile geri kalmıyorlardı. Vishkar’a karşı birikip büyüyen bu tepkiler, en nihayetinde Rio de Janeiro’da çığ gibi büyüyerek beklenmedik bir sonuca sebep oldu: Lúcio Correia dos Santos adındaki bir DJ, Vishkar’ın halkı bastırmakta kullandığı ses teknolojisini çalarak bunu derneğe karşı yapılan isyanları tetiklemekte kullandı. Başını çektiği bu isyanlarda Vishkar’ı bu bölgeden atmayı başaran Lúcio, bir gecede ünlü olarak aynı zamanda sosyal statünün yeterince çabayla değişebileceğine dair pozitif bir sembol hâline geldi.

Savaşın bitişinde büyük rol oynayan Rusya ise tam da bu sırada yeni bir krizin eşiğine gelmişti. Sibirya omniumunun tekrar faaliyete geçmesiyle savaş bir kez daha kapıya dayandı. Omniumdan gelen saldırıya karşı koymak için hayatı boyunca hazırlandığı Dünya Ağırlık Kaldırma ve Vücut Geliştirme Şampiyonalarını bir kenara atıp kasabasını savunmaya koşan milli atlet Aleksandra Zaryanova, ulusal bir umut sembolü hâline geldi.

Overwatch’un ilk ve ikinci nesil kahramanları bir arada

Overwatch’un kahramanlıklarının ve Omnik Krizi’nin üzerinden geçen aşağı yukarı yirmi yılın ardından organizasyonun gözden düşüşü ve kırılma aşaması başladı.  İlk darbe çok gizli çalışan Blackwatch’un kamu önünde ifşa edilmesiyle geldi. Suikast düzenleme, insan hakları ihlalleri, işkence yapma, yozlaşma gibi ciddi ithamlarla birlikte organizasyonun itibarına leke sürüldü. Suçlamaların ardı arkası kesilmezken ve çeşitli devletler Overwatch’a tepki gösterirken Birleşmiş Milletler mecburen organizasyonu inceleme altına aldı. Ancak bu hareket olayları yatıştırmak yerine halkın gözünde Overwatch’u daha da şüpheli bir konuma soktu. Derken diğer felaketler üst üste bindi: Overwatch’un çeşitli iklimleri incelemek için kurduğu üslerden biri olan Gözlem Noktası: Antartika çok şiddetli bir fırtınanın ortasında kalarak dış dünyayla iletişimini kaybetti. İçeri mahsur kalan iklimbilimciler ve bilim insanlarından sadece Mei-Ling Zhou kendini dondurmak suretiyle hayatta kalabildi. Talon adındaki terörist organizasyon, Talon’un izini süren Fransız ajan Gérard Lacroix‘in karısı Amélie’yi kaçırıp beynini yıkayarak onu kendi saflarına kattı ve Gérard’ı öldürttü. Bu olayın ardından Talon’a geri dönerek “Widowmaker” kod adını kullanmaya başlayan Amélie, organizasyon adına çeşitli operasyon ve suikastlerde bulunmaya devam etti. Hatta kritik bir operasyon sırasında Saldırı Kumandanı Morrison’ın yardımcısı pozisyonundaki Ana Amari’ye suikast düzenleyerek ana kadronun çatırdamasına sebep oldu.

Overwatch’un halkın gözündeki yeri sarsılmaya başlarken…

Overwatch’un tabutuna son çiviyi çakanlar ise doğrudan organizasyonun en tepesindeki iki isim oldu: Gabriel Reyes ve Jack Morrison. Morrison, Blackwatch operasyonlarının Overwatch’u soktuğu durumdan rahatsızdı ancak Reyes bu operasyonların gerekli olduğunu savunuyordu. İkilinin bu konudaki çatışması durumun ciddiyeti sebebiyle daha da gerilince ipler koptu ve bir zamanların iki silah arkadaşı, Overwatch’un İsviçre’deki karargâhında büyük bir çatışmaya girdi. Bu çatışma sonucunda tesis patladı ve ikilinin cesetlerine ulaşılamasa da resmi olarak öldü kabul edildiler. Medya ve halkın bu haberi alması çok uzun sürmedi ve böylece Petras Yasası ilan edildi. Petras Yasası, Overwatch’un derhal kapatılmasını emrediyor ve Overwatch’a dair her türlü işin yasa dışı ilan edildiğini buyuruyordu.

Reyes ve Morrison öldü kabul edilseler de gerçek oldukça farklıydı. Dr. Angela Ziegler, iki dostunu da ölümün kıyısından geri getirmeyi başarmıştı. Ancak yaşadıkları çatışma ve ardından gelen patlama iki adamı da değiştirmişti. Reyes, eskinin bir hayaleti haline gelmesinden Dr. Ziegler ve Morrison’ı sorumlu tuttu ve Overwatch’un en büyük düşmanlarından biri olan Talon’a katılarak Overwatch’tan intikam almaya yemin etti. Jack Morrison ise Asker: 76 adını almış ve Overwatch’a karşı kurulan komployu ortaya çıkartmak için önüne kim çıkarsa çıksın umursamadan icabına bakan maskeli bir intikamcı hâline gelmişti. Artık var olmayan bir organizasyonun eski ajanları olan diğerleriyse büyük bir boşluğa düştü. Kimisi Overwatch’un yokluğunda kendi çabalarıyla kahramanlıklarını sürdürmeye devam etti, kimisiyse paralı askere dönüştü… Aralarından tek biri, Winston, Gözlem Noktası: Cebelitarık‘taki laboratuvarına çekildi ve Overwatch’un dünya çapındaki bağlantılarını tekrar kuracak bir uydu inşa ederek kahramanlara tekrar ihtiyaç duyulacak günün gelişini bekledi.

Overwatch’un kapanışıyla birlikte dünya yeni bir döneme girdi. Overwatch’un kontrolünde olan tanrı programları Helix Uluslararası Güvenlik adındaki bir güvenlik şirketine devredildi. Overwatch’un kurucu kadrosundan Ana Amari’nin kızı Fareeha’nın da görev aldığı bu güvenlik şirketi Mısır’daki bir tapınakta bulunan “Anubis” adındaki yapay zeka kontrolden çıktığında duruma müdahale etti. Ancak tanrı programları ve omnik tarafında durumlar büyük ölçüde kontrol altında olsa da Overwatch’un yokluğu Talon’ın gittikçe daha aktif ve agresif bir hâl almasına sebep oldu. Kendi gizli planlarının peşinde koşan organizasyon, Overwatch’tan kimsenin işlerine karışmayacağından emin olmak için eski Overwatch ajanlarının şimdiki lokasyonlarını çalmak için Winston’ın Cebelitarık’taki laboratuvarına saldırdı. Artık “Reaper” olarak bilinen Gabriel Reyes’in yönettiği saldırı, Winston ve Winston’ın yapay zeka dostu Athena‘nın müdahalesiyle başarısızlığa uğradı. Bunun üzerine Winston dünyanın bir kez daha kendilerine ihtiyaç duyduğuna karar vererek Overwatch ajanlarına sinyal yollayacak kodu aktif hale getirdi ve bütün eski ajanlara göreve dönüş çağrısı yolladı.

“Anubis” adlı tanrı programının karantinada tutulduğu Anubis Tapınağı

Bu sırada Talon gizemli bazı soygunlara girişmeye başlamıştı. Winston’ın laboratuvarına yapılan saldırıdan bir süre sonra Reaper bu sefer yanında Widowmaker’la birlikte tekrar ortaya çıktı ve Numbani’deki bir müzeden Doomfist‘in eldivenini çalmaya çalıştı. Ancak bu çaba da yine Winston ve onun çağrısına ilk cevap veren isimlerden biri olan Tracer’ın müdahalesiyle durduruldu. McCree, Talon tarafından yapılan bir tren soygununu durdurmayı başardı; Talon ajanlarının neyi çalmaya çalıştığını çözemese de kullandığı taktiklerin Blackwatch’ta kullanılan taktiklerle aynı olduğunu fark etmişti. Talon’un aynı zamanda Yunanistan’da görülüp Ilios adındaki bir kasabada çeşitli arkeolojik kalıntıları çalmaya çalıştığına dair bazı söylentiler vardı. “Shrike” adı altında adaleti sağlamaya çalışan bir ödül avcısı, Talon’un Gize’deki operasyonlarına engel olmaya çalışırken Jack Morrison ile karşılaştı. Shrike’ın öldü sanılan Ana Amari olduğu ortaya çıkınca iki eski dost bir kez daha birlik olarak Talon ve Reaper’ın planlarına engel oldular.

Overwatch ve Talon arasındaki çatışma iyiden iyiye kızışırken King’s Row’da Talon en sonunda üstünlüğü eline geçirmeyi başardı. Boş-Sektör’ün saldırısından sonra bir kez daha King’s Row’a gelen Takherta Mondatta, omnik ve insan hakları konusunda yaptığı bir konuşma sırasında Widowmaker tarafından gerçekleştirilen bir suikaste kurban gitti. Tracer’ın durdurmayı başaramadığı bu suikast, artık yasa dışı görülen Overwatch’u bir kez daha zor bir duruma soktu.

Bu noktada geleceğin Overwatch, Talon ya da omnikler için başka neler getireceği henüz belirsiz. Ancak yakın zamanda Numbani havaalanına yapılan bir saldırı ve Doomfist’in eldiveninin çalınması, bize yeni bir fırtınanın yaklaşmakta olduğunu gösteriyor.