Lorekeeper

ZİNDAN GÜNCELERİ #9 – TOMB OF SARGERAS

15.000 yıldan uzun bir süre önce kendi ırklarının genelinin aksine toprak ve güç kavgası peşinde koşmayan, yer altındaki mağaralarda yaşayan ve güneş ışığından hiç hazzetmeyen bir grup kara trol, Ebediyet Pınarı’nı keşfettiklerinde geleceğin onlar için neler barındırdığından habersizlerdi. Pınar’ın sahip olduğu yoğun büyü gücüyle evrim geçiren bu troller, nesiller sonra oldukça güzel, zeki ve ölümsüz gece elflerine dönüştüklerinde Azeroth’un sahip olup olabileceği en büyük ve en güçlü medeniyetlerinden birini kuracaklardı.

Bir tanrıça olarak taptıkları Elune ile iletişime geçtikten sonra kendilerini ona adayan gece elfleri, bir yandan da Ebediyet Pınarı ve çevresinde birçok şehir ile tapınak inşa ettiler. Bu yerleşim yerlerinden en büyüğü Suramar olarak biliniyordu; şehir, Gece Kalesi’ne ve tanrıçaları için inşa etmiş oldukları muazzam büyüklükteki görkemli Elune Tapınağı’na ev sahipliği yapıyordu. Elune Tapınağı, şehrin yakınlarındaki küçük bir ada üzerine kurulmuştu ve gece elfleri rahatlıkla ziyaret edebilsinler diye görkemli bir köprüyle Suramar’a bağlanmıştı.

Elune Tapınağı

Kraliçe Azshara’nın Yakan Lejyon ile yaptığı anlaşmayla birlikte Azeroth yok olmanın eşiğine gelirken Ebediyet Pınarı’nın kıyılarında konuşlanmış olan Azshara’nın Sarayı da iblislerin dünyaya akın akın gelmelerine olanak sağlayacak bir geçit barındırıyordu. İblisler ve gece elflerinin en yüksek sosyal konumunda bulunan asil doğanlar, büyük bir çabayla Lejyon’un lideri Sargeras’ı Azeroth’a getirebilecek ana geçidi açmak için Pınar’ın güçlerini kullanmaya odaklanırlarken bir grup iblis, direniş gösteren elfleri ve diğer canlıları alt edebilmek için onları iki cephede kıstırabilmenin planlarını yapıyorlardı. Bu plan dâhilinde yapmak istedikleri, Elune Tapınağı içerisinde bir geçit açarak Kadimler Savaşı’nın direnen tarafı olan elfleri iki iblis ordusu arasında bırakmak ve alt etmekti.

Lejyon’un nasıl bir felaket getirdiğini fark eden bir grup asil doğan, titanlar tarafından bırakılmış olan Yaratılış Sütunları’nı kullanarak Elune Tapınağı’ndaki geçidi kapatıp iblislerin büyülerini etkisiz hâle getirecek sayısız mistik mühür yarattılar. Ancak Kadimler Savaşı sona erdiğinde yaşanan Büyük Bölünme sonucunda Elune Tapınağı’nın bulunduğu ada okyanusun dibine çöktü.

Aradan binlerce yıl geçmiş ve Elune Tapınağı’nın varlığı unutulmaya yüz tutmuşken Azeroth çeşitli sorunlarla çalkalanmaya devam ediyordu. Sargeras’ın bu dünyanın ele geçirme arzusu dinmemişti ve kendi ruhunun çok küçük bir kısmını aktardığı bir avatar yaratarak o dönemde Tirisfal Muhafızı olan Aegwynn’in karşısına çıktı. Kuzeyyarı’nda gerçekleşen bu büyülü çarpışmadan zaferle ayrıldığını sanan taraf Aegwynn’di; zira Sargeras’ı alt ettiğini düşünüyordu. Kara Titan’ın ruhunun o küçük parçasının kendi bedenine geçtiğini bilmeden avatarı hapsedebileceği bir yer arayışına giren Aegwynn, okyanusa batmış olan Elune Tapınağı’nın bunu yapabilmek için en uygun yer olduğuna kanaat getirdi. Tapınak birçok güçlü asil doğan mührüyle donatılmıştı ve bu, avatarın ölüyken bile yayabileceği fel güçlerini etkisiz hâle getirecekti. Kendi gücünü kullanarak bu hapishaneyi daha da güçlendiren Aegwynn, avatarın cesedini tapınağın en alt kısımlarından birine zincirledi ve yıllar içerisinde birtakım iblisi de beraberinde buraya hapsetti.

Tüm bu yaşananlardan ve yıllarca fel akımlarına maruz kaldıktan sonra Elune Tapınağı, Sargeras’ın Kabri olarak anılmaya başlandı.

Gul’dan, Sargeras’ın Kabri’ni okyanusun dibinden kaldırırken

Kara Geçit açılıp orklar Azeroth’a adım attıklarında Sargeras’ın Kabri’nin akıbeti de belirsizdi. Irkına ne olduğunu hiçbir şekilde umursamayan ve sadece kişisel güç peşinde koşan ork fel büyücüsü Gul’dan, İlk Savaş sırasında Aegwynn’in oğlu olan Tirisfal Muhafızı Medivh’in zihnine girerek kabrin yerini öğrendi. Buraya ulaşmayı ve içerisinde bulunan güçleri el etmeyi asıl amacı olarak belirleyen Gul’dan, İkinci Savaş sırasında Orda ordusunu terk edip kendisine sadık klan üyelerini de yanına alarak okyanusa açıldı. Destekçileriyle birlikte oldukça kuvvetli bir büyü kullanarak Sargeras’ın Kabri’ni ve üzerinde bulunduğu adayı su yüzüne çıkaran Gul’dan, açgözlülüğünün ve hem Orda’ya hem de Lejyon’a ihanet etmiş olmanın cezasını kendi canıyla ödedi: Sayısız yıllar boyunca yapıda kilit altında kalmış olan iblisler tarafından paramparça edildi.

Ancak Sargeras’ın Kabri korkunç olayların yaşandığı bir yer olarak varlığını sürdürmeye devam etti. Alternatif Draenor’dan Azeroth’a yollanan başka bir Gul’dan, Lejyon’un emri altında kabre giderek içerisindeki mühürleri kırdı ve iblislerin tekrar dünyaya akmasını sağlayacak bir geçit yarattı. Lejyon’a karşı birleşen Orda ve İttifak güçlerini bozguna uğratan Gul’dan’ın açmış olduğu kabirdeki dehşetleri alt etmek ise yine Azeroth kahramanlarının eline kaldı.

 

Parçalanmış Sahil’de aldıkları yenilginin ardından Azeroth’u iblislerden temizlemek için canla başla çalışan kahramanlar, aylar süren çabalarının ardından en sonunda Sargeras’ın Kabri’ne adım attıklarında ne tür düşmanlarla karşılaşacaklarından emin değillerdi. Geçmiş zamanda Tirisfal Muhafızı olan Aegwynn’in koymuş olduğu büyülü korumaları aşmak için titanlar tarafından bahşedilen Yaratılış Sütunları’nı kullanmayı hedefleyen kahramanlar, hiç tereddüt etmeden saldırılarına başladılar.

Goroth

Eski Elune Tapınağı’nın girişinde yer alan Ay Locası’nda kendilerini bekleyen ilk yaratık, bir infernal ile pit lord kırması olan Goroth idi. Goroth, geçmişte yaptığı hatalar yüzünden fiziksel olarak cezalandırılmıştı ve bedeni fel alev kanayan yaralarla kaplıydı. Varlığının getirdiği karanlık yetenekleriyle kahramanları küle çevirip yok etmek için uğraştıysa da başarılı olamadı ve kısa sürede alt edildi.

Goroth’un gelişi, muazzam derecede büyük olan yapının zemininde koca bir yarık açmıştı ve kahramanlar burada ne tür korkunç yaratıklar olduğunu keşfetmek adına kendilerini tehlikeye atmaktan çekinmediler. Kabrin yer altındaki kısımlarına doğru ilerlediklerinde ise oldukça fazla sayıda naga ile karşılaşmanın getirdiği şaşkınlıkla çarpışmaya devam ettiler.

Harjatan

Kadimler Savaşı sona ermeden önce gece elflerinin, sonrasında ise nagaların lideri olan Kraliçe Azshara, Golganneth’in Gelgittaşı olarak adlandırılan artefaktı ele geçirmeleri için birtakım güçlü isimleri Sargeras’ın Kabri’ne göndermişti. Bunlar arasında oldukça iri ve kuvvetli olan Harjatan da bulunuyordu. Harjatan, Kraliçe tarafından artefaktı çalıp kendisine geri götürmesi için özel olarak görevlendirilen iki nagadan biriydi. Bu korkunç yaratık, doğumundan itibaren düşmanlarını ezici gücüyle yok etmek için eğitilmişti ve murlocları kontrol altına almakta ustaydı. Kendisine adeta bir tanrıymışçasına tapınan murlocları dilediği gibi yönlendiren Harjatan, yalnızca sahip olduğu muazzam kaba kuvveti göstermekle yetinmiyor, aynı zamanda doğası gereği çevrede bulunan herhangi bir su kütlesini de amacına uygun şekilde kontrol edebiliyordu. Ancak ne kadar vahşi ve güçlü olursa olsun, Azeroth kahramanları karşısında yenilgiye uğraması uzun sürmedi.

Patroniçe Sassz’ine

“Gelgittaşı bizim olacak! Azshara adına canınızı alacağım! Sonunuzla yüzleşin, fâni pislikler!”

– Patroniçe Sassz’ine

Harjatan alt edilmiş olsa da naga tehdidi sona ermiş değildi. Sargeras’ın Kabri’nin altındaki bölümlerde daha da derinlere inen kahramanlar, Golganneth’in Gelgittaşı’nı çalmak için çalışmalarına başlayan diğer nagayı aramaya koyuldular. Bu yeni düşman, Derin Taht’ta bulunan Patroniçe Sassz’ine’den başkası değildi. Tüm hayatı boyunca binbir türlü deniz canlısını iradesine bağlayıp yönetmek üzerine çalışmalarda bulunan Sassz’ine, bu güçlerini karşısına çıkan kahramanlar üzerinde kullanmaktan da çekinmedi. Bizzat Kraliçe Azshara tarafından kendisine denizler üzerinde hakimiyet kurma yetkisi verildiğini haykıran naga, emri altındaki yaratıkları kullanarak kahramanları yenilgiye uğratmak için çabaladı; ancak tıpkı Harjatan gibi Sassz’ine de ölümün soğuk kollarına düşmekten kurtulamadı. Golganneth’in Gelgittaşı, kahramanlar tarafından tam olarak buraya, Derin Taht’a yerleştirildi.

Kadim tapınağın okyanusa bağlanan alt kısımlarında verilen mücadele sona ermişti fakat yapının diğer bölümlerinde başka birçok düşman, gözlerini kan bürümüş şekilde bekliyordu. Vakit kaybetmek istemeyen şampiyonlar, temkini elden bırakmadan ilerlemeyi sürdürdüler.

Yakan Lejyon’un Azeroth’a gönderdiği yaratıklar arasında Atrigan ve Belac adındaki iki güçlü iblis de bulunuyordu. Bu ikili aslen İblis Engizisyonu olarak biliniyorlardı ve düşmanlarını yakalamak, sorguya çekmek ve işkence ederek zihinlerini yıkamak üzerine uzmanlaşmışlardı. Sargeras’ın Kabri’ni Lejyon güçlerinden temizlemek isteyecek kahramanların varlığından haberdar olan Kil’jaeden tarafından bizzat konuşlandırılan Atrigan ile Belac, aynı zamanda draeneilerin lideri Velen’in oğlunu esir alan ve iradesini kırıp Rakeesh kişiliğine büründürerek Lejyon’a hizmet etmesini sağlayan iblislerdi.

İblis Engizisyonu
(Atrigan & Belac)

Yaratılış Sütunları’nın kullanılmasını engellemek amacıyla harekete geçen ikili, karşılarına çıkan kahramanlara türlü işkenceler uyguladılar. Onlara hem fiziksel hem de zihinsel acılar çektiren, iradelerini kırmak için türlü yollar deneyen Atrigan ile Belac, tüm uğraşlarına rağmen uzun süren çarpışmanın sonunda yenik düşen taraf oldular. Yaratılış Sütunları’ndan Khaz’goroth’un Çekici de kazanılan zaferin ardından İblis Engizisyonu’nun cansız bedenlerinin bulunduğu bu odaya bırakıldı.

Tapınağın daha da iç kısımlarına ilerleyen kahramanlar, Ay Taraçası adı verilen bölgeye geldiklerinde hiç beklemedikleri düşmanlarla yüz yüze geldiler. Karşılarında Ay’ın Kız Kardeşleri bölüğünün üyeleri olan Kasparian, Yathae Moonstrike ve Lunaspyre’ın hayaletleri duruyordu. Bölük, Sargeras’ın avatarı tapınağa yerleştirilmeden binlerce yıl öncesinde kendilerini Elune’un hizmetine adamış savaşçı kadınlardan oluşuyordu ve bu üçlü, Maiev Shadowsong’un liderliğindeki Gardiyanlar ekibinin bir parçasıydı. Maiev, binlerce yıl gardiyanlık yaptığı Illidan’ı tekrar yakalayabilmek için onun ardından Parçalanmış Adalar’a gittiğinde Ay’ın Kız Kardeşleri de ona yardımcı olmuşlardı. Yanlarında teğmenlik rütbesine sahip olan Naisha da bulunuyordu. Illidan, Sargeras’ın Gözü adındaki bir artefaktı ele geçirmek için Sargeras’ın Kabri’ne girmişti; Maiev ve ekibi de onu yakalamak adına peşinden gitmişlerdi. Ancak tekrar esaret altına girmektense peşini bırakmayan bu elfleri kabre hapsetmeyi, hatta gerekirse bunu yaparken onları öldürmeyi bile göze alan Illidan, kadim tapınağın bir kısmının üzerlerine yıkılmasına sebep olmuştu. Maiev kendisini son anda kurtarmış olsa da ekibinin geri kalanı o kadar şanslı değildi.

Ay’ın Kız Kardeşleri

Aradan geçen sayısız yılın ardından kabir tekrar açıldığında Ay’ın Kız Kardeşleri’nin hayaletleri de ortaya çıkmıştı. Kahramanların dostu düşmandan ayırt edemeyecek durumda olan bu gece elflerini alt etmekten başka seçenekleri yoktu. Ay ışığının, dolunayın karanlığının ve ay tutulmasının güçlerini kullanarak saldırıya geçen elfler, karşılarındakileri Elune’un ışığıyla yakmaktan, ok yağmuruna tutmaktan veya silahlarıyla yaralamaktan da geri durmadılar. Fakat yine de üçü birden aynı anda saldıramıyorlardı zira gittikçe azalan güçleri sebebiyle bir kerede aralarından yalnızca bir tanesini fiziksel forma büründürebilmeye yetecek kuvvete sahiplerdi. Bu yüzden kahramanlar sırasıyla Kasparian, Yathae ile sadık baykuşu Moontalon ve Lunaspyre’a karşı çetin bir mücadele verdiler ve nihayetinde zaferle ayrılan taraf oldular.

Kahramanlar ilerledikçe karşılaştıkları şaşırtıcı düşmanların sonu gelecek gibi durmuyordu. Gece elflerinin bir zamanlar kutsal bir mezarlık olarak kullandıkları kadim odaya geldiklerinde buranın da Lejyon’un yozlaştırıcı gücünden kaçamadığını fark ettiler. Lejyon’un buraya yerleştirip kullandığı Ruhlar Düzeneği adındaki nesne, ölülerin enerjilerini emiyor ve onları korkunç yaratıklara dönüştürüyordu. Bu öylesine acımasızca gerçekleştirilen bir dönüşümdü ki işkenceye uğrayan ruhlar, karşılarına çıkan her şeye saldıracak hâle geliyorlardı. Kahramanların karşısına çıkan kişi ise bu düzeneğin içerisinde barınan Harap Konak’ın muhafızı olarak varlığını sürdüren kadim bir isimdi: Dejahna.

Desolate Host

Dejahna binlerce yıl önce, Kadimler Savaşı yaşanmadan çok daha önceleri Yüce Ay Rahibesi konumuna yükselmiş olan bir gece elfiydi. Şifa büyülerinde oldukça yetenekliydi ve inancı, onu Elune Kız Kardeşliği’nin lideri konumuna getirmişti. Güçlü önsezileri sayesinde öğrencileri arasında gerçekten istekli olanlarla olmayanları kolaylıkla ayırt edebiliyordu. Kadimler Savaşı başlayıp Kaldorei Direnişi oluşturulduğunda en büyük destekçilerden biri olan Dejahna, Suramar’a yapılan saldırı sırasında aldığı mızrak darbesi ile hemen ardından bir iblis tarafından hayat enerjisinin çekilmesi sebebiyle kendisini iyileştirememiş ve hayatını kaybetmişti. Ancak son nefesini vermeden önce en başarılı öğrencisi olarak gördüğü, Elune tarafından seçildiğine inandığı ve inancının tam olduğundan emin olduğu Tyrande Whisperwind’i yeni Yüce Ay Rahibesi ilan etmişti.

Dejahna, Ruhlar Düzeneği’nin yozlaştırıcı fel güçlerine ilk başta meydan okumuş olsa da en sonunda üzerindeki baskıya daha fazla dayanamayarak teslim olmuştu. Şimdi ise kahramanları alt edebilmek için çarpıklaştırılmış güçlerini kullanmaktan çekinmeyecek kadar yoldan çıkarılmış görünüyordu. Düzeneğin yarattığı ruhani düzlemde yer alan ve artık Ruh Kraliçesi olarak anılan Dejahna, kahramanların iki farklı ekibe ayrılmasına sebebiyet verdi.

“Efendinin iradesine karşı koymayın! Elune’un burada hiçbir gücü yok! Bu kabir artık Lejyon’un. Fâni ruhlar! Öylesine zayıf, öylesine acınasısınız ki…”

– Ruh Kraliçesi Dejahna

Bir grup işkence görmüş gece elfi ile baş etmeye çalışırken diğer grup da fiziksel düzlemde Ruhlar Düzeneği ve onun üzerlerine saldığı elf hayaletleriyle çarpışıyordu. Kahramanlar için zafer yaklaşmaktaydı ancak henüz pes etmek gibi bir planı olmayan Ruhlar Düzeneği, beklenmedik bir anda içerisinde barındırdığı Desolate Host’u ortaya çıkardı. İki düzleme ayrılmış olan kahramanlar üzerinde hükmünü ilan eden yaratık, onları karanlık güçlerle yaralamaya çalıştı. Çektiği acılar ve aldığı darbelerle giderek güçlenen bu meşum varlık, tüm çabalarına rağmen alt edildi; Yaratılış Sütunları’ndan biri olan Elune’un Gözyaşları ise bu kadim odaya bırakıldı.

Kahramanlar için artık tapınağın daha da derinlerine inme vakti gelmişti. Birçok korkunç varlığı alt ettikten sonra Goroth ile karşılaştıkları ilk odada açılan geçit sayesinde ilerlemeye devam eden şampiyonlar, kısa bir süre sonra titanların yarattığı görkemli muhafızlardan biri olan ve Aegwynn tarafından hem Sargeras’ın Avatarı’nı hem de kabrin kendisini gözetlemesi için görevlendirilen İhtiyat Hanımı ile karşılaştılar.

İhtiyat Hanımı

Titan-yapımı oldukça güçlü bir iradeye sahip olmasına rağmen yüzyıllar içerisinde Sargeras’ın Avatarı’ndan sızan fel enerjileriyle yozlaşmaya başlamıştı. Karanlığın pençesine düşmeye başlayan bu varlık, her ne pahasına olursa olsun durdurmak istediği kahramanlara zorlu anlar yaşattı; zira tam anlamıyla değişim geçirmediğinden hem Işık’ın güçlerini kontrol edebiliyor hem de fel enerjileriyle saldırabiliyordu. Kullanabildiği iki gücü de beklenmedik anlarda kahramanlara zerk eden İhtiyat Hanımı, onları Işık ile donatılmış Yaratılış Çekici ve fel ile yozlaştırılmış Yok Ediş Çekici’ni kullanarak alt etmeye çalışırken bir yandan da gerçekten kime hizmet ettiğini de sorgular gibiydi. Bu durumu kendi avantajlarına kullanan kahramanlar, İhtiyat Hanımı’nın bekçiliğine son verdiler.

“Kahrolası fâniler! Bu kabrin içinde haşerat gibi koşuşturup emrim altındakileri öldürüyor ve kendinizi Lejyon’un dengi sanıyorsunuz. Kahramanlar… Şampiyonlar… Aptallar!”

– Kil’jaeden

Titan-yapımının bulunduğu odada yer alan ve Sargeras’ın Avatarı’nın hapsedildiği ana bölüme inen platformu kullanan şampiyonlar, oldukça büyük olan odaya vardıklarında tüm bu saldırının arkasındaki isimle, yani Yakan Lejyon’un ana kumandanlarından Kil’jaeden ile karşılaştılar. Eredar efendisinin direkt kendilerine saldırmak gibi bir planı olmadığını anlamaları ise uzun sürmedi; zira Kil’jaeden, güçlerini kullanarak Sargeras’ın Avatarı’nı uyandırmış ve yalnızca yok etme amacıyla üstlerine salmıştı. Avatar, titanların kadim zamanlarda yapmış olduğu bir mekanizmanın içerisine hapsedilmişti ve kendisini kurtaramıyordu; ancak yalnız değildi.

Sargeras’ın Avatarı

Bir başka titan-yapımı olan Yiğitlik Hanımı, zaman içerisinde avatardan sızan fel enerjileriyle tamamen yozlaşmıştı ve kahramanlara saldırarak onları engellemeye çalışması uzun sürmedi. Bu sırada bulunduğu yerden çeşitli fel büyüleri kullanarak düşmanlarını yok etmeye çalışan avatar, bir yandan da odanın dört bir yanında bulunan gizlenmiş sütunları kullanarak kendisini hapsolduğu mekanizmadan kurtaracak kadar enerji toplamaya çalışıyordu. Her ne kadar kahramanlar canla başla uğraşıp bunu engellemeye çalışsalar ve Yiğitlik Hanımı’nı alt etseler de Sargeras’ın Avatarı kendisini kurtardı ve odanın zeminini kırarak herkesin metrelerce aşağıda bulunan platforma düşmesine sebep oldu.

Platform dengesizdi ve oldukça büyük bir fel havuzuyla çevrelenmişti. Daha da kötüsü avatarın saldırıları, platformun yer yer kırılıp bu havuzun içine batmasına neden oluyordu. Bu da yetmezmiş gibi Kil’jaeden da oradaydı; Lejyon’un açmış olduğu geçidi korumaya çalışıyor ve kendisine yetişen Illidan, Khadgar ve Velen ile çarpışıyordu. Vaktin daraldığını anlayan kahramanlar, saldırılarını güçlendirerek Sargeras’ın Avatarı’nın sonunu getirdiler.

Bu sırada Illidan, Khadgar ve Velen, Kil’jaeden’ı alt etmek için verdikleri savaşa devam ediyorlardı; ancak eredar efendisi kazanamayacağını anlayınca geçitten geçerek kendi özel Lejyon sancak gemisine vardı. Khadgar bu geçidi kapatıp istilanın sonunu getirmek istiyordu ancak durmadan kaçmaktan sıkılmış olan Velen, Kil’jaeden’ı alt edebilmek için peşinden gidince fikrini değiştirmek zorunda kaldı. Üstelik Illidan da Velen’i destekliyordu. Böylece Khadgar, Illidan ve Azeroth kahramanları da geçidi kullanarak gemiye adım attılar. Hepsi bir intihar görevine gittiklerinin farkındaydı zira Lejyon gemisini Sargeras’ın Kabri’ne bağlayan geçit, Azeroth’ta kalanlar tarafından Aman’thul’un Gözü adlı Yaratılış Sütunu kullanılarak kapatıldı.

Lejyon sancak gemisindeki iblisler

Gemiye vardıklarında akın akın üzerlerine gelen iblisleri alt etmeye başlayan ekip, en sonunda Kil’jaeden’ın bulunduğu platforma ulaştı. Ancak iblisler gelmeye devam ediyorlardı ve hem Kil’jaeden hem de bu meşum yaratıklarla aynı anda savaşmak imkânsızdı. Diğerleri iblislerin platforma ulaşmasını engellemeye çalışırken kahramanlar, büyük bir cesaretle Lejyon’un kumandanına saldırmaya başladılar; ancak Kil’jaeden acımasızdı ve birçok farklı büyüyle karşılık vermeye başladı. Platformun dört bir yanına meteor yağarken kahramanların ruhlarını parçalamaya başlayan eredar efendisi, onları yozlaşmış kopyalarıyla çarpışmak zorunda bıraktı ve büyüsünü kullanarak uzayın karanlık boşluğuna düşmeleri için uğraştı.

Kil’jaeden’ın saldırıları bunlarla da sınırlı kalmadı. Kahramanları karanlığa gömen ve yeteneklerini kullanmalarını engelleyen Lejyon kumandanı, bir yandan da onları öldürmek için Gölgeruhu adı verilen yaratıkları celbetti. Illidan’ın araya girip kendi görüşünden bahşetmesiyle bu varlıkları kısa sürede alt eden kahramanlar, bir yandan da Kil’jaeden’ın üzerlerine saldığı Dehşet Alevleri’ni savuşturmak için birbirlerini korumaya çalıştılar.

Kil’jaeden

Tüm bunlar yaşanırken sancak gemisi, en sonunda bir zamanlar eredar ırkının yuvası olan ve Sargeras ile yapılan karanlık anlaşmayla Yakan Lejyon’un ana üssü konumuna gelen Argus gezegenine ulaşmıştı. Kil’jaeden kahramanları alt edebilmek için daha güçlü saldırılar gerçekleştirmeye ve gerçekliğin örgüsünü bozarak onlara zarar verecek büyülü yarıklar oluşturmaya başladı. Bununla da yetinmeyip ölümcül bir mistik ağ örmeye koyulan Kil’jaeden, düşmanlarına ruhlarının yok olup unutulacağını haykırarak gölgeleri büktü ve onları adeta binlerce ruhun karanlığıyla yok etmek için çabaladı. Fakat her ne yaparsa yapsın azimle karşısında duran Azerothluların direnişine daha fazla dayanamadı. Yakan Lejyon’un acımasız kumandanı, birçok dünyanın sonunu getiren Kil’jaeden sonunda düştü.

“Ben her zaman sana imrendim. İhsanın… İnancın… Görüşün… Hiçbir zaman Sargeras’ın durdurulabileceğine inanmadım. Belki beni siz haksız çıkartırsınız.”

– Kil’jaeden’ın Velen’e son sözleri

Kil’jaeden’ın mağlup edilişi kahramanları rahatlatsa da büyük bir sorunla karşı karşıyalardı: Azeroth’a geri dönmelerini sağlayacak herhangi bir geçit yoktu ve Lejyon’un sancak gemisi yavaş yavaş Argus’a düşmeye başlamıştı. Fakat Illidan henüz vazgeçmiş değildi; yıllar önce kendi yetiştirdiği iblis avcılarından bulmalarını istediği ve nihayetinde kendi eline geçmiş olan Sargerite Kilittaşı adındaki nesneyi kullanarak Azeroth ile Argus arasında büyülü bir bağlantı kurdu. Khadgar’ın yardımıyla Velen, Illidan ve Azeroth kahramanları kısa süre içerisinde Parçalanmış Adalar’daki Azsuna bölgesine geçerek sağ salim kurtulurlarken Kil’jaeden, korkunç bir patlamayla birlikte son nefesini verdi.