Fel büyüsü bronzdan derisini eritmeden önce, Yakan Lejyon’un yaratılışı yakarak temizleme amacından çok çok daha önce Sargeras, Panteon’un kudretli ve asil savaşçısıydı. Kendisi gibi kozmik varlıklar olan diğer titanlarla birlikte Büyük Karanlık’ta dolaşarak dünya-özü barındıran gezegenleri arıyor, kabuklarından çıkıp titan olacak yetişkinliğe ulaşmalarında onlara yardım ediyorlardı.
Kendisi gibi güçlü bir titan olan Aggramar’la birlikte meşum yaratıklar olan ve evrende kaos yaratmak için ellerinden geleni yapan iblislerle yaradılışın her köşesinde çarpışan Sargeras, sayısız çağ boyunca savaşmaya devam etti ve savunmasız dünyaları korudu. Lakin yendiği iblislerin sürekli bir şekilde geri geldiğini fark etti ve en sonunda buna kökten bir çözüm bulmak için Mardum adındaki gezegeni yaratarak yendiği iblislerin ruhlarını bu gezegen içerisine hapsetti. Çok geçmeden evrenin bilinmezliği içerisinde iblislerden çok daha kudretli ve korkunç bazı güçlerin var olduğunu keşfedecekti…
Büyük Karanlık’ın dipsiz boşluğunda dünya-özlerinden, iblislerden ve titanlardan oldukça farklı ve karanlık başka bir güç daha vardı: Hiçlik Efendileri. Titanlar farkına bile varmadan onları etkileri altına almaya çalışan bu varlıklar, yetişkin titanları kontrol edemediklerini fark ettiklerinde henüz doğmamış titanlar olan dünya-özlerine yöneldiler. Ancak bir sorun vardı; tüm kudretlerine rağmen fiziksel evrende varlıklarını gösteremiyorlardı. Bu yüzden de emirlerindeki şeytani hizmetkârları kullanarak evrendeki düzeni bozmaya, yaradılışı çarpıtmaya çalıştılar. Karanlık güçlerini toplayarak yarattıkları bu canlılar aslında birer parazitti ve bulabildikleri tüm gezegenlere yapışıp, eğer gezegen bir dünya-özü içeriyorsa onu yozlaştırıp bozmayı amaçlıyorlardı. Daha sonraları “Eski Tanrılar” olarak da bilinecek bu parazitleri keşfetmek Sargeras’ın dehşete düşmesine sebep oldu. Henüz doğmamış bir titanın özünü nasıl çarpıttıklarını gördüğünde titanın yozlaşmış bir şekilde doğmasındansa ölümünün daha iyi olacağına karar verdi ve kılıcı Gorshalach’ı kullanarak bu gezegeni ortadan ikiye parçaladı. Ancak Sargeras’ın bu hareketi Panteon tarafından iyi karşılanmadı. Panteon içinde uyumsuzluğun başlangıcı olan bu olay, Sargeras’ın Hiçlik’i saplantı hâline getirmesiyle zaman geçtikçe daha da büyüyecekti.
Hiçlik’i durdurmak için Panteon’dan umduğu desteği alamayan Sargeras, böylece hapsettiği iblislere döndü. Onlara kendisine katılıp yaratılışı yakarak arındırmak ya da tamamen yok olmak arasında bir seçim sunduğunda iblisler için karar basitti. Böylece Sargeras Mardum’u parçaladı; fakat iblislerin fel gücüyle yıkanmış olan gezegenden yayılan enerji bronz titanın asil çehresini de sonsuza kadar değiştirdi. Emrindeki iblislerle parazitlerin bulaştığı dünyaları yok etmeye başlayan Sargeras, yolu tekrar Panteon ile kesiştiğinde aralarındaki uyumsuzluk doğrudan bir çatışmaya döndü. Fel büyüsü kullanarak Panteon’un tamamını yok etmeyi başaran Sargeras, eski dostlarının ruhlarını zaman içerisinde tek tek avladı ve Eonar hariç hepsini ele geçirmeyi başararak gerekirse kendisine zorla katılmaları için ikna etmek adına emrindeki iblislere verdi.Bir yandan Büyük Karanlık’ı dolaşmaya devam eden Sargeras, Hiçlik’in parazitlerinin ulaşamamış olduğu ve bir dünya-özüne sahip yeni bir gezegen keşfetti: Argus. Gezegeni uzaktan izleyen Sargeras, üzerinde akıllı yaşam formları olduğunu fark etti ve güç ile bilgelik vaatleriyle bu gezegende yaşayan eredar isimli ırkın liderlerine yaklaştı. Çok geçmeden akıllarını çelmeyi başarıp artık Yakan Lejyon adını almış olan ordusuna general olarak eredar liderlerini getiren Karanlık Titan, aynı zamanda gezegenin dünya-özünü de kendi amaçları için kullanma niyetindeydi. Böylece Argus, Yakan Lejyon’un ana üssü haline geldi ve Sargeras Argus’un kalbinde güç makamını inşa etti: Yanan Taht Antorus.
Asırlar boyunca Azeroth’u işgal etmeye ve onu da Argus gibi pençesine almaya çalışan Sargeras, en nihayetinde eredar lideri Kil’jaeden’ın yenilgiye uğraması ve Azeroth’u savunan kahramanların Argus’a çıkartma yapmasıyla titan ruhlarına yaptığı işkenceyi hızlandırdı. Antorus’ta Shivarra Meclisi’nin işkencelerine maruz kalan titan ruhlarından ilk kırılan Sargeras’ın eski sağ kolu Aggramar oldu. Azerothlu kahramanların karşı saldırısını beklemeyen Lejyon, her ne kadar Argus’un dünya-özünü kullanarak ordularını yine ve yeniden diriltse de maceracıların ve Işık’ın Ordusu’nun draenei gemisi Vindicaar’ı kullanarak Felateşi Cephaneliği’ne kadar ilerlemesine engel olamadı. Sargeras’ın ve Lejyon’un kalbi olan Antorus’a ulaşmak için önce Felateşi Cephaneliği’ni geçmeleri gereken kahramanlar, böylece saldırılarına başladılar.
Cephanelikte Işık’ın Ordusu’nun karşısına çıkan ilk engel Garothi Worldbreaker oldu. Argus’un çekirdeğinde inşa edilmiş olan bu savaş makinesi, sırtındaki toplarla ordunun ön saflarını durdurmayı başardı; ancak Azerothlu kahramanlar topları parçalayınca savunmasız kalarak imha edildi. Bu sırada Alleria Windrunner’ın güçleri kuzey cephesinde saldırı başlatırken Yüce Eksarh Turalyon’un yönettiği bir grup da Lejyon’un seçkin kumandanlarını vurmak için harekete geçti. Ancak bunun için öncelikle Sargeras’ın bekçi köpeklerini geçmeleri gerekiyordu. Sargeras’ın fel köpekleri F’harg ve Shatug, alev ve gölgenin özüyle güçlendirilmişlerdi; Kara Titan‘ın düşmanlarını paramparça ederek öldürmekten büyük zevk alıyorlardı. Yine de Illidan Stormrage’in de eşlik ettiği Azeroth güçlerini durdurmak için iki bekçi köpeğinden çok daha fazlası gerekliydi… Böylece Turalyon ve beraberindekiler, bu iki düşmanı alt ettikten sonra Antora Üst Kumandanlığı’nı dağıtmak için ilerlemeye devam ettiler.
Antora Üst Komutası üç yüksek rütbeli eredardan oluşuyordu: Amiral Svirax, Baş Mühendis Ishkar ve General Erodus. Çok uzun zaman önce eredar medeniyetinin altın çağlarında Argus’un savunmasını ve barışı sağlamak adına göreve gelen bu üç eredar, Sargeras’la yapılan karanlık antlaşma sonrasında dehalarını ve güçlerini Lejyon’un ezici seferini başka dünyalara taşımakta kullanmışlardı. Şimdi kendi kaleleri saldırı altındayken ise Lejyon’un emrindeki bütün silahları Işık’ın Ordusu’na karşı kullanma niyetindelerdi. Kontrol podlarına girerek Lejyon gemilerinden Işık’ın kahramanlarına saldırdılarsa da bu taktiği çok geçmeden çözen Azerothlular, aynı yöntemi eredarların üzerinde kullanarak onları kendi silahlarıyla vurup alt ettiler.Lejyon’un askeri öncülerini mağlup eden kahramanlar, Başbüyücü Khadgar’ın Kara Geçit’ten beri hissetmediği kadar büyük bir enerji yoğunluğunu hissetmesiyle Lejyon’un başka dünyalara açılan geçitlerden takviye çağırmaya çalıştığını fark ettiler ve bunu engellemek adına Geçit Bekçisi Hasabel’i indirmek üzere harekete geçtiler. Sonsuz Erişimin Salonları’na giren kahramanlar, geçit açmaya çalışan Lejyon askerlerini durdurarak ilerlerken Azeroth’un Sözcüsü Magni Bronzebeard yan geçitlerden birinden tanıdık bir çağrı duydu. Lejyon’un açtığı onlarca geçit arasına gizlenip kendi düzlemi Elunaria’ya kaçmış olan titan Eonar, Magni’yle iletişime geçip Azerothlu kahramanların yardımını istedi. Eğer ruhu Sargeras’ın eline geçecek olursa Karanlık Titan’ı kimsenin durduramayacağını söyleyen Eonar’ın ruhu için yarış böylece başlamış oldu. Argus’taki sefer sırasında kahramanlara sıkça saldırmış olan Lejyon komuta gemisi Paraxis de Eonar’ın ruhunu ele geçirmek için Elunaria’daydı. Böylece Paraxis ve Lejyon güçleri Eonar’ın ruhuna ulaşmaya çalışırken kahramanlar Elunaria’ya defans hatlarını kurup Yaşam-Bağlayan titanın ruhunu savundular. Lejyon’un ordularını yeterince oyalayan kahramanlar, Eonar’a vakit kazandırdılar ve düşmüş titan sonunda yeterince güç toplayıp Paraxis’i patlatarak serbest kaldı.
Eonar’ın ruhunun serbest kalması Sargeras’ın planları için büyük bir darbeydi fakat yine de mutlak zafer için Işık’ın Ordusu’nun başarması gereken çok şey vardı. Lejyon takviyelerini kesmek de bunlardan biriydi; o yüzden başta planladıkları gibi Sonsuz Erişimin Salonları’na dönerek Geçit Bekçisi Hasabel’i durdurmaya gittiler. Hasabel’i yenmeyi başaran kahramanlar aynı zamanda Büyük Karanlık’ın dört bir yanına açılan geçitleri de kapatmayı başarak Lejyon takviyelerini kesmiş oldular. Kâhin Velen kahramanları tebrik etti ve son saldırıya hazırlanmaları için Vindicaar’a gitmelerini söyledi.
Artık savaşı Argus’un kalbindeki karanlık tapınağa, yani Yanan Taht Antorus’a taşımanın vakti gelmişti. Vindicaar sayesinde Antorus’un derinliklerine dalan kahramanlar artık Lejyon’un en korkunç güçleriyle karşı karşıyaydılar. Lejyon’un bitmek tükenmek bilmeyen fel makinelerini inşa eden Kin’garoth’u saf dışı etmeye çalışırlarken Ruh Avcısı Imonar’ın tuzağına düştüler. Avının izini bütün kainatta sürebilecek kadar maharetli olan Imonar, çeşitli tuzaklarını ve bombalarını kullanarak Azeroth’un elit savaşçılarını öldürmeye çalışsa da başarılı olamadı. Imonar’ı yendikten sonra Vindicaar’ın silahlarıyla Kin’garoth’un atölyesine kestirme yol açan kahramanlar, yolda fel makineleriyle dövüşerek sonunda Lejyon’un bugüne kadar üretilmiş bütün Fel Tahripkârların yaratıcısı olan Kin’garoth’a ulaştılar. Yıkım makinelerinin tamamını kahramanların üzerine salan ve çetin bir savaş veren Kin’garoth da nihayetinde kahramanların önünde düşen bir diğer Lejyon iblisi oldu. Lejyon’un direnişi ve güçlerini büyük ölçüde bertaraf etmiş olan kahramanlar ve Işık’ın Ordusu, tekrar Vindicaar’a atlayarak Yanan Taht’a adım attılar.
Yanan Taht’ta, Shivarra Meclisi’nin titanların ruhunu yozlaştırmaya çalıştıkları platformun hemen altında uzun zaman önce Kuzeyyarı‘nda hem İttifak hem de Orda güçlerine tuzak kuran Varimathras’la karşılaştılar. Üçüncü Savaş sırasında Lejyon güçlerinin baş isimlerinden biri olan ve Liç Kral’ı durduramayan Varimathras, hizmetini Sylvanas Windrunner’a sunmuş ve yıllarca danışmanı olarak yanı başında yer almıştı. Ancak Gazapkapısı‘ndaki korkunç ihanetten sonra Undercity’de gerçekleşen darbe ve kuşatmanın sonucunda Varimathras yenilgiye uğramış ve bizzat Sargeras tarafından geri çağırılmıştı. O zamandan beri gördüğü işkenceler hem bedenini hem de zihnini paramparça etmiş gibi duruyordu. Bu hâle gelmesinden sorumlu tuttuğu kahramanlara hiç düşünmeden gölgelerden saldıran Varimathras da birlikte hareket etmeyi ve savaşmayı bilen Azeroth’un çocukları tarafından bir kez daha (muhtemelen nihai olarak) yenildi.
Sargeras tarafından çağlar önce öldürülüp ele geçirilmiş titanların ruhlarına işkence eden Shivarra Meclisi’ne nihayet ulaşan kahramanlar Noura, Asara, Diima ve Thu’raya adındaki dört shivarrayla savaşmaya başladılar. Sargeras’ın en fanatik takipçileri olan ve her biri farklı bir işkence türünde uzmanlaşmış bulunan bu shivarralar, aynı zamanda Aman’thul, Golganneth, Khaz’goroth ve Norgannon’un ruhlarını da kahramanlara karşı saldırmaya zorladılar. Yaradılıştaki tüm dünyaların kaderini omuzlarında taşıyan kahramanlarsa titanların ruhlarından gelen saldırılara ve shivarraların işkence yöntemlerine direnerek konseyin tamamını öldürmeyi başardılar.
Aggramar dışındaki tüm titan ruhları artık özgürdü. Ancak çağlar boyunca gördükleri işkenceler yüzünden zayıflardı ve toparlanmak için biraz zamana ihtiyaçları vardı. Böylece Magni geride kalıp titan ruhlarına kendilerini toparlamak için yardım ederken Kâhin Velen, Illidan Stormrage ve Azerothlu kahramanlar da ruhunu serbest bırakmak için Aggramar’ın avatarıyla yüzleşmek için Argus’un çekirdeğine ilerlediler. Sargeras ve shivarralar tarafından beyni yıkandığı için yaradılışın yok edicisi olacak gücü korumaya ant içmiş olan Aggramar da kılıcı Taeshalach’ın alevlerini kahramanları yok etmek için savurdu.
Aggramar’ın ruhu da serbest kaldığında Sargeras hariç bütün orijinal titanlar Panteon’un Makamı’na ışınlanarak bir kez daha fiziksel bedene büründüler. Topladıkları gücü birleştirerek Argus’un dünya-özünü ve kahramanları da Panteon’un Makamı’na ışınladılar; böylece Sargeras’ı da dünya-özünden uzak tutarak Argus’u serbest bırakabileceklerdi. Argus’un ruhu, sayısız asırlar boyunca Lejyon’un iblislerinin kontrolü altında kalmıştı; gücü zorla ele geçirildiğinden acı çekiyordu ve buna bir son verilmesi şarttı. Ancak Sargeras titanlara bir kez daha tuzak kurmuştu. Karanlık Titan’ın emriyle Argus’un dünya-özü fiziksel bedene büründü ve Panteon ile kahramanlara saldırdı. Yok Edici Argus ve Azeroth’un çocukları arasında bütün yaratılışın kaderini belirleyecek savaş bu şekilde başladı. Argus zayıflamaya başladığında Aman’thul avatarın etrafındaki zaman kavramını çökerterek onu kontrol altına almaya çalıştı. Sargeras doğrudan müdahale ederek gücünün bir kısmını Argus’a aktardı. Sargeras’ın gücü sayesinde Aman’thul’un tuzağından kurtulan Argus, vakit kaybetmeden Azeroth’un bütün çocuklarını bir araya topladı ve tek bir hamleyle hepsini öldürdü. Onca çaba, onca savaşın ardından Sargeras’ın Yakan Seferi’ni durdurmaya çok yaklaşmış olan kahramanların macerası ani bir şekilde sona ermişti… Tabii eğer Eonar olmasaydı. Yaşam-Bağlayan titan, ölmüş kahramanların ruhlarını savaşmaya geri çağırdı. Sargeras’ın gücüyle çok daha ölümcül hâle gelmiş Argus amansız bir şekilde savaşmaya devam ederken Eonar’ın ve diğer titanların gücüyle dolan fanî kahramanlar da direnmeye devam ettiler. En nihayetinde tükenen taraf Argus oldu ve nihayet dünya-özünün çağlar boyunca sürmekte olan işkencesi sona erdi.
Argus’un avatarını yenmeyi başaran kahramanlar nihayet Yakan Sefer’i sona erdirmişlerdi. Kendi üzerlerine düşen görevi yapmışlardı ve bundan sonrası artık Panteon’a aitti. Argus’un enerjisinin son kırıntılarını kendilerininkiyle birleştiren Panteon, Sargeras’ı ortaya çıkmaya zorladı. En başından beri Azeroth’un üzerine üşüşmüş görünen meşûm bulutların dağılmasıyla ortaya çıkan Sargeras, fanîler ve titanların en çok arzu ettiği ödül olan Azeroth’u elinden almasını kabullenemeyerek kılıcı Gorshalach’ı çağırdı. Kılıcı son bir çabayla Azeroth’a saplayan Karanlık Titan, daha sonra titanların birleşmiş gücüne karşı direnemeyerek kendi rızası dışında Panteon’un Makamı’na ışınlandı. Böylece Panteon ve Illidan Stormrage’in bekçiliğini yaptığı Sargeras, kendi tahtına hapsedilmiş oldu. Ancak kılıcı Gorshalach, Silithus bölgesinde kanayan koca bir yara açtığı için Azeroth’un çocukları için büyük bir problem yaratmaya devam ediyordu…