Arcane – Aluneth
Aluneth
Azeroth efsanevi yadigârlar ve artefaktlarla doludur ama hiçbiri Aluneth ile kıyaslanamaz. Muhafız Aegwynn yüzlerce yıl boyunca bu yüce asayı, Azeroth’u Yakan Lejyon’dan korumak için kullanmıştır.
Yine de böyle bir silahı eşsiz yapan sadece bu değildir. Aluneth olarak bilinen ve saf mistik enerjiden oluşan bir varlık yüce asaya bağlıdır. Bu başa çıkılmaz benliği ve gücünü kullanabilecek duruma gelmek, muazzam bir hassasiyet ve odaklanma gerektirmektedir. Sıradan bir büyücü Aluneth’i kontrol etmeyi asla umamazdı.
Neyse ki sen sıradan bir büyücü değilsin.
Aluneth, Bölüm Bir
Bilge ve şen mavi ejderhalar, Azeroth’ta Aluneth’i keşfeden ilk yaratıklardı. Gerçekliğin yapısını manipüle ederken başka bir varoluş düzlemine erişim sağladılar ve bu tuhaf mistik varlıkla temasa geçtiler.
Mavi ejderhalar gizemleri çözmeyi ve evrenin sırlarının derinlerine inmeyi severlerdi. Aluneth’in varlığı öyle ilgilerini çekmişti ki daha öte çalışmalar yapabilmek için varlığı dünyaya celbettiler. Aluneth hemen mavi ejderhaların inine, yani Nexus’a saldırıya geçti. Mistik oluşum nihayet zapt edilmeden önce sayısız nadir artefaktı ve güç dolu ciltleri yok etti. Ejderhalar olanlar hakkında kızgın değillerdi -Aluneth’in kaprisli doğasından keyif almışlardı.
Aluneth üzerinde yıllar süren zararsız deneylerden sonra mavi ejderhalar, meraklarını tatmin ettiler ve varlığı kendi düzlemine geri gönderdiler.
Aluneth, Bölüm İki
Kadim Büyü ve Dünyayı Yok Etmeden Nasıl Kullanılacağı adlı eserin kırk üçüncü kısmından:“Ve böylece Meitre isimli Asildoğan’ın ve gücünün kaynağı Aluneth’in hikâyesine geldik. Böylesine sıkça tartışılan çok az konu vardır. Sadece geçen yıl, Meitre ile girdikleri tartışmanın büyüyerek ateşli bir kavgaya dönüşmesi üzerine beş büyücü ciddi yanıkları sebebiyle tedavi altına alındı. Söylentileri bir kenara bırakıp gerçeklere odaklanalım.
“Meitre, gece elfi imparatorluğunun yükselişte olduğu dönemlerde yaşadı ve ırkının en yetenekli büyücülerinden biriydi. Hikâyenin devamında yıllarını ilim arayışı içinde dünyayı araştırmakla harcadı. Kapsamlı seyahatleri onu bilinmeyen bir mavi ejderhayla iletişime geçirdi; Meitre onun sayesinde Aluneth isimli mistik benliğin varlığını ve bulunduğu dünya dışı boyutu keşfetti.
“Büyücü, Aluneth’i asla köleleştirmedi -benlik bunun için çok kuvvetliydi ve idaresi güçtü. Yine de Meitre, varlıktan güç çekmenin bir yolunu buldu; böylece enerjilerini kendi büyülerini geliştirmek için kullandı.”
Aluneth, Bölüm Üç
Kadim Büyü ve Dünyayı Yok Etmeden Nasıl Kullanılacağı adlı eserin, Yakan Lejyon’un Azeroth’u ilk işgali ile ilgili ellinci kısmından:“Çoğu Asildoğan büyücü, Yakan Lejyon’dan taraf olmuş ve güçlerini iblislerin dünyayı işgaline yardımcı olmak için kullanmışlardı. Meitre hariç. O, gece elfi direnişine katılmış ve dünyayı korumak için savaşmıştı. Bu sıkıntılı yıllarda Meitre, Aluneth ile bağlantısını ustalaştırdı.
“Bir savaşta o ve bir grup gece elfi muhafızı, kendilerini iblislerden oluşan ezici bir kuvvet tarafından sarılmış buldular. Ölmeleri an meselesiydi ama Meitre umudunu kaybetmedi. Aluneth’in enerjilerini çağırdı ve kendisi ile yoldaşlarını güvenliğe taşıyan bir toplu ışınlanma büyüsü dokudu.
“Bu, büyücüleri yüceltenin sadece yok etme becerisi değil, aynı zamanda da hayat kurtarma becerisi olduğu konusunda bir ders olsun. Gerçek bilgelik, biri yerine diğerini kullanacağın doğru zamanı bilmektir.”
Aluneth, Bölüm Dört
Kadim Büyü ve Dünyayı Yok Etmeden Nasıl Kullanılacağı adlı eserde, Kadimler Savaşı sonrası ile ilgili altmış birinci kısmından:
“Lejyon’a karşı olan zaferlerinden sonra gece elfleri, mistik büyünün kullanımını yasa dışı ilan etti. Sihirli sanatların güvenli olmadığına ve onları kullanmanın sadece Kadimler Savaşı gibi başka bir felakete yol açacağına inanıyorlardı.
“Meitre büyüden vazgeçemedi. Bunu yapmak Aluneth ile bağlantısının kopması anlamına geliyordu. Büyücü, varlığın gücünü çekme becerisini kaybetme düşüncesinden ürküyordu. Belki de kendi yeteneklerine güvenden yoksundu. Durum ne olursa olsun, Meitre toplumdan uzaklaştı ve yalnız yaşayan biri hâline geldi.”
Aluneth, Bölüm Beş
Kimse Meitre’ye tam olarak ne olduğunu bilmiyor ama gerisinde modern büyünün temellerini oluşturacak zenginlikte metinler bıraktı. Yazıtları, büyücünün bizzat kendisi tarafından yaratılmış birtakım büyüleri de içeriyordu.
Kadimler Savaşı’ndan binlerce yıl sonra bile asil elf ve insan büyücüler, Meitre’nin ilminden öğrenmeye devam ettiler. Onun metinlerinden büyüler yapma becerisi, genç bir çırağın eğitiminde önemli bir aşama ve öğrencinin kabiliyetine dair bir ölçü olarak görülüyordu.
Birçok büyücü Meitre’nin metinlerini derinlemesine araştırmış olsa da hiçbirinin Aluneth’ten haberi olmadı. Büyücünün hayatında böylesine kritik bir role sahip olan varlık unutulmuştu… ta ki Muhafız Aegwynn’in zamanına kadar.
Aluneth, Bölüm Altı
Aegwynn, olağanüstü güçler bahşedilmiş bir büyücü ve Azeroth’u Yakan Lejyon’dan korumakla görevlendirilmiş olan Tirisfal Muhafızı’ydı.
Onun dönemindeki her büyücü gibi Aegwynn de Meitre’ye ve metinlerine aşinaydı. Çıraklığı sırasında kadim elfin büyülerinde diğer öğrencilerden çok daha erken ustalaşmıştı.
Aegwynn’in Meitre hakkında sürekli kafasını karıştıran bir şey vardı. Yazıtları üzerinde çalışırken elfin sınırsız güç kullandığını fark etti; bu, sıradan bir büyücünün sahip olabileceğinden daha fazlasıydı. Aegwynn Muhafız sıfatını miras aldıktan sonra bunun nasıl olabileceğini bulmayı takıntı hâline getirdi.
Aegwynn, Meitre tarafından yazılmış bir dizi kayıp metin keşfetti. Aluneth’i detaylı bir şekilde anlatıyor, elfin benliğin gücüne erişmek için kullandığı büyüleri bile içeriyorlardı.
Aluneth, Bölüm Yedi
Muhafız Aegwynn, Aluneth’i Yakan Lejyon’a karşı zorlu bir silah olarak kullanabileceğine inanıyordu. Ancak Meitre’nin aksine, sadece varlığın enerjilerine erişim sağlamakla yetinmeyecekti; benliği Azeroth’a getirecek ve kendi iradesine bağlayacaktı.
Aegwynn Aluneth’i rahatlıkla celbetti ama varlık, onun emirlerine itaat etmiyordu. Kaypak yaratık Muhafız’ın zaptedici büyülerine karşı çırpındı ve büyü çalışmalarını etkisiz hâle getirdi. Aegwynn, Aluneth’i ehlileştirmenin zorluğundan zevk aldı.
Birçok başarısızlıktan sonra Aegwynn, nihayet varlığı efsunlu bir yüce asaya bağladı. Aluneth’i zaptetme görevi tamamlanmıştı ancak gerçekten gücünü kullanabilecek duruma gelmek Muhafız’ın yıllarını alacaktı.
Aluneth, Bölüm Sekiz
Tarihçi Llore’un Kuzeydeki Ateş: Aegwynn ve Sargeras Arasındaki Savaş adlı eserinden bir alıntı:
“Aegwynn’in yüzleştiği tüm sınavlar, savaştığı tüm düşmanlar arasından hiçbiri Sargeras’a rakip olamazdı. Kuzeyyarı‘nın donmuş ıssız arazilerinde Muhafız, Yakan Lejyon’un hükümdarıyla yüzleşmişti.
“Bu, Sargeras’ın gerçek formu değildi; yalnızca gücünün bir kısmına sahip olan bir avatardı. Buna rağmen Aegwynn’in rakibi ölçülemeyecek kadar güçlüydü.
“Aegwynn Aluneth’i yukarı kaldırdı ve Sargeras’ı yok etmek için bir mistik büyü fırtınası çağırdı. Hiçbir şey olmadı. Aegwynn’in silahına bağlanmış olan varlık emrine direndi. Muhafız kendi iradesini Aluneth’in önüne geçirmek için çabalarken Sargeras, ona karşı şiddetli bir saldırı başlattı.
“Sonunda Aegwynn, Aluneth’i bir kenara bıraktı ve daha güvenilir bir silahı tercih etti. Muhafız’dan Muhafız’a geçen kudretli asa Atiesh’i çağırdı ve Sargeras’a olan saldırısını yineledi.”
Aluneth, Bölüm Dokuz
Aegwynn Sargeras’ı mağlup etmiş olsa da savaş onu sonsuza dek değiştirmişti.
Lejyon’un hükümdarı, Muhafız’ın haberi bile olmadan özünün bir parçasını onun ruhuna aktarmıştı. Aegwynn’in davranışları karanlıklaştı. Yıllar geçtikçe ona güçlerini bahşeden ve Muhafız sıfatını veren Tirisfal Konseyi hakkında şüpheyle dolmaya başladı.
Aegwynn Aluneth’i, kendini konseyden uzaklaştırabilmek adına gizli bir sığınak yaratmak için kullandı.
Muhafız, Azeroth’tan geçen büyülü alan hatlarının bağlandığı bir noktanın üstünde büyüsünü yapmaya başladı. Aluneth’in enerjilerinin tüm potansiyelini kullandı ve gerçeklik Aegwynn’in çevresinde sapıp değişmeye başladı.
Efsanelere göre bu hareketinin ardından topraktan yüce bir kulenin yükseldiği belirtilir. Bu kule sonradan Karazhan olarak bilinecektir.
Aluneth, Bölüm On
Aegwynn, yüzyıllar boyunca Aluneth üzerindeki kontrolünü güçlendirdi. Lejyon’un iblislerini rahatlıkla dağıttı ve nesiller boyunca Azeroth’un güvenliğini sağlama aldı.
Aegwynn nihayetinde, sonradan sıradaki Muhafız olacak Medivh isimli bir erkek çocuğu doğurdu. Zamanla Aegwynn, Aluneth’i oğluna miras bırakmayı planladı ama o gün asla gelmedi.
Sargeras’ın ruhu Aegwynn’den Medivh’e geçmişti. Çok uzun yıllar boyunca iblis lordu, yeni Muhafız’ın düşüncelerini çarpıttı. Sargeras, Medivh’i kudretli ork Orda’sının Azeroth’u işgal etmesinde ve dünyaya savaş getirmesinde yardımcı olmak için kullandı.
Aluneth, Bölüm On Bir
Tarihçi Llore’un Aegwynn’in Kaderi adlı eserinden bir alıntı:
“Aegwynn Medivh’in yaptıklarını öğrendiğinde onunla yüzleşti. Anne ve çocuk, Azeroth’un geleceğini belirleyecek bir savaşta büyülerinin tüm hiddetini birbirleri üzerine serbest bıraktılar.
“Aluneth emrinde olmasına rağmen Aegwynn, Medivh’i yenmeyi başaramadı. Yozlaşmış Muhafız ile olan karşılaşması sırasında anca kıl payı hayatta kalabildi.
“Medivh daha sonra bozguna uğratılmıştı; ancak bu Aegwynn’e sadece ufak bir teselli getirmişti. Oğluna olanlar -yani farkında olmadan ona geçirdiği karanlık yüzünden- işkence çekiyordu. Aegwynn bir süreliğine toplumdan uzaklaştı ve Aluneth’i Dalaran’ın Kirin Tor’una emanet etti.
“Kimsenin Aluneth’in gücünü suistimal etmemesi için Kirin Tor, yüce asayı kilitleyip sakladı. Yıllarca mavi ejderhaların dikkatli gözleri altında efsunlu bir mahzende kalacaktı.”
Fire – Felo’melorn
Felo’melorn
Felo’melorn. Alev Darbesi. Krallar kılıcı. Trollerin laneti. Efsanesi bin yıllık dönemin gerisine uzanıyor. Bir umut, kayıp, yıkım ve yenileniş gücü sembolü olarak duruyor.
Felo’melorn’u kullananlar, isimlerini tarihe sonsuza dek yazdırmışlardır. Sen de aynısını yapacak mısın?
Felo’melorn, Bölüm Bir
Kesin olarak bilinmemekle birlikte nesiller boyu geçen söylentilere göre bir gün asil elflerin kralı olacak genç Dath’Remar Sunstrider, Felo’melorn adındaki silahı rüyasında görmüştü. Bu rüyada mistik kılıç, güneş gibi yanmaktaydı ve o kadar çok düşmanı dağıtmıştı ki kandan hızla akan bir nehir yaratmıştı.
Dath’Remar daha sonra kılıcın görünüşüyle ilgili belirgin özellikleri, silahı mistik ocağında döven büyü-demircisi Luminarian’a sayacaktı.
Felo’melorn, Bölüm İki
Kadimler Savaşı’nda yer alan gece elfi rahibesi Serena Everwind’in kişisel yazıtlarından:
“Dath’Remar Felo’melorn’u, yani Alev Darbesi’ni, zihni ele geçirilmiş bir elf gibi kullanıyordu. Durdurulamaz bir güçtü; görkemli ve zarif olduğu kadar vahşi ve ölümcüldü. Dath’Remar uzuvları gövdelerden ve başları omuzlardan ayırırken kılıcın rünleri, öfkeli kalbiyle ritim içinde atan bir nabız gibi görünüyordu.
“Mücadele sona erdiğinde Dath’Remar, iblis kanıyla yıkanmış bir hâlde durdu. Gece çöktüğünde daha çok savaş olacağını biliyorduk ancak yine de bu elf ve kılıcı aramızdayken zaferin ulaşabileceğimizin ötesinde olmadığına dair bir umuda tutunduk.”
Felo’melorn, Bölüm Üç
Asil elf kralı Dath’Remar’ın büyük-büyük oğlu Anasterian Sunstrider’ın ellerinde Felo’melorn, efsanevi trol-katili hâline geldi.
Troller arasında sadece en zorlu ve kurnaz düşmanları öldürmek için değil, aynı zamanda üstün sayılarını biçip geçmek ve savaş alanlarını kanlarıyla sulamak için mistik büyüyle güçlendirilmiş, sihirli bir kılıcın fısıltıları dolanmaya başladı.
Trol cadı hekimleri, kötü şöhretli silaha karşı nazarlar ve lanetler yapmaya koyuldular; ama tarih, en karanlık vudunun bile Felo’melorn’un Trol Savaşları’ndaki etkisini azaltmak için çok az şey yapabildiğini doğrulamıştır.
Felo’melorn, Bölüm Dört
Eski rahibe Liadrin’in kişisel yazıtlarından, Quel’Thalas saldırısı sırasında ölüm şövalyesi Arthas ve Anasterian Sunstrider arasındaki savaştan bir rapor:
“Tüm mücadele durma noktasına geldi. Savaş alanına sessizlik çöktü. Eski prens Arthas, Anasterian’ı bir buz tabakasının içinde donduran büyüyü yaparken uzaktan çaresizce izledim. Ölüm şövalyesi ilerlerken kral, bir karşı büyü yaparak kendini kurtardı. Felo’melorn ve Frostmourne buluştu, çarpışmalarının keskin şangırtısı buzun ve kanla ıslanmış yerlerin üzerinde yayıldı.
“Buluşmalarının gücü Felo’melorn’u, yani Alev Darbesi’ni ikiye ayırdı. Arthas’ın savuruşu devam etti ve yaşlı, sevilen kralımızın sağ bacağını kopardı. Anasterian kalan dizinin üstüne düştüğünde bile saldırdı ve kırık kılıcını ölüm şövalyesinin uyluğuna gömdü. Arthas, Frostmourne’u yukarı kaldırdı, üzerinden aşırıp aşağı döndürdü, Anaesterian’ın köprücük kemiğinin arkasından kabzasına kadar batırdı ve göğsünün derinliklerine sapladı.
“Ölüm şövalyesi kılıcını hızla çekerek serbest bıraktı; Anasterian buzun üstüne doğru yalpaladı.
“Asil elflerin yüce kralı ölmüştü. Ve birçoğumuz için o gün, umutlarımız ve kalplerimiz de onunla birlikte öldü.”
Felo’melorn, Bölüm Beş
Lor’themar Theron’un günlüğünden, Prens Kael’thas’ın Quel’Tahalas’ın yıkımının hemen ardından dönüşü ile ilgili bir alıntı:
“Düşen kralımız Anasterian, han salonundaki bir masanın üzerinde yatıyordu; kırık kılıcı Felo’melorn, iki parçası bir araya getirilmiş şekilde göğsünün üstünde uzanmıştı. Prensimize silahın ölüm şövalyesi Arthas ile yapılan savaşta kırıldığını söyledim.
“Kael’thas babasının bedenine doğru yürüdü ve Alev Darbesi’nin kılıcının ayrılabilmesinin mümkün olduğuna inanmadığını belirterek parmağını kırık üzerinde gezdirdi.
“Halkımızı ve artık gücümüzü veya hâkimiyetimizi değil, kaybedebileceğimizi simgeleyen efsanevi kılıcı bekleyen mirasın -şayet varsa- ne olduğunu merak ederek kalakaldım.”
Felo’melorn, Bölüm Altı
Quel’Thalas’a yapılan yıkıcı Musibet saldırısını takip eden dönemde Prens Kael’thas, hayatta kalan asil elfleri sin’dorei, yani kan elfleri olarak yeniden isimlendirdi. Prens ve bir grup kan elfi, kalan diriölü kuvvetlerine karşı Büyük Mareşal Garithos’un insan askerlerine destek olurken Kael’thas’ın, babasının kılıcı Felo’melorn’un parçalarını harap meskenindeki bir büfede sakladığı söyleniyordu.
Kael’thas, Alev Darbesi’nin kılıcını yeniden bir bütün hâline getirmeyi hayal ediyordu; böylece ezici güçlüklerle yüzleşirken bile kan elflerinin yıkılmayacağını halkına gösterecek bir umut sembolü olarak yeniden hizmet edebilecekti.
Felo’melorn, Bölüm Yedi
Bir süre sonra Prens Kael’thas Sunstrider, Felo’melorn’un kırık parçalarını birleştirme hayalini gerçekleştirdi.
Kılıcın “büyü, öfke ve intikam için yakıp kavuran bir ihtiyaç” ile yeniden dövüldüğü söylenmektedir.
Kılıcın, Kadimler Savaşı’ndan önce silahı ilk defa efsanevi mistik ocağında yaratan büyü-demircisi Luminarian’ın soyundan gelen birine götürüldüğü hakkında tahminler yapanlar vardır. Bu iddia, asla bağımsız olarak doğrulanmamıştır.
Felo’melorn, Bölüm Sekiz
Kael’thas Sunstrider’ın ölüm şövalyesi Arthas ile olan savaşıyla ilgili Kael’thas’ın kişisel yazıtlarından bir rapor:
“Ölüm şövalyesi, kılıcı Frostmourne ile aşağı doğru kavis yaparak hücuma geçti. Asamla karşı durdum ancak bir işe yaramadı; asa parçalandı. Ondan sonra sürprizimi ortaya çıkardım…
“Felo’melorn. Onarılmış, yeniden bir bütün yapılmış Alev Darbesi. İki kılıç çarpıştığında haklı bir hiddetle yandı. Her birimiz sağlam durarak kılıçlarımızı sıkıca bastırdık. Gülümsedim ve Arthas’a Felo’melorn’u hatırlayıp hatırlamadığını sordum.
“Küçümseyici bir şekilde cevapladı, babamı katletmeden önceki anda Frostmourne’un altında kırıldığını gördüğünü söyledi. Beni geriye ittiğinde ona kılıcı bulduğumu ve onun yeniden dövüldüğünü söyledim.
“‘Kırık kılıçlar onarıldıkları noktada zayıftırlar, elf,’ dedi aşağılık eski prens.
“‘İnsan kılıçları, belki,’ diye cevapladım. Ve biliyordum… O gün en azından bu tek şeyi biliyordum: Kazanamayabilirdim ama Felo’melorn bir daha asla kırılmayacaktı.
“Yenilenmiş bir amaçla dolarak saldırdım.”
Felo’melorn, Bölüm Dokuz
Kral Anasterian’ın uzak akrabası Lyandra Sunstrider’ın günlüğünden:
“Bugün, sonunda doğuştan hakkım olanın yerini keşfetmeye yönelik çabalarım meyve verdi.
“Şimdi biliyorum ki atalarımın kılıcı Felo’melorn, Alev Darbesi, Lich Kral’ın sığınağı Buztacı Hisarı’nda bulunuyor.
“Hain Kael’thas Sunstrider’ın elinden çıktıktan sonra kılıcın götürüldüğü yer orasıydı.
“Sonunda Sunstrider tahtı üzerindeki iddiamı doğrulayacağım. Alev Darbesi’ni aramalıyım ve kaderimi gerçekleştirmeliyim.”
Felo’melorn, Bölüm On
Kral Anasterian’ın uzak akrabası Lyandra Sunstrider’ın son günlük kaydı:
“Buztacı Hisarı, ismine lanet ediyorum.
“Boş salonlar arasından yolumu açtım, siyah saronitten dönen bir labirentin içinden geçtim; ta ki kasvetli bir geçidin sonundaki odadan dökülen sıcak, kırmızı bir parıltı görene dek.
“İçeri girdim ve gördüm… Felo’melorn. Bir kürsünün üzerine konmuş olan Alev Darbesi. Sonunda Sunstrider tahtı üzerindeki iddiamı pekiştirecek kılıç! Yaklaştım, huşu içinde uzandım…
“Kapı arkamdan çarpılarak kapandı. Uzun zamandır aradığım ödül sonunda avucumun içindeydi…
“Ama şimdi… Tuzağa düşmüştüm. Kuşkusuz ölüm beni bekliyordu. Belki de… daha kötüsü.”
Felo’melorn, Bölüm On Bir
Aethas Sunreaver tarafından verilen konuşmadan bir alıntı:
“Kardeşlerim, Sunreaverlar’ın Kirin Tor’dan kovulmasından sonraki zamanlarda geri kabul edilmemizi güvene almak için çaba gösterdik. Size şimdi söylüyorum ki kurtuluşumuzun anahtarı mevcut… Buztacı Hisarı’nın donmuş siyah salonlarında, düşmüş elf Lyandra Sunstrider’ın elinde duruyor.
Şimdi orada eski benliğinin yeniden canlandırılmış bir kabuğu olarak yaşıyor ama öğrendim ki kralların meşhur kılıcı Felo’melorn, Alev Darbesi, Lyandra’nın ellerinde. Bizzat Lich Kral’ın kendisi tarafından Lejyon’a karşı olan savaşa yardım etmesi için onun emanetine bırakılmış. Lyandra yaşayanlar arasındayken kılıca karşı takıntılıydı ve onu almak için Buztacı’na gittiğinde bu takıntının onun düşüşü olduğu kanıtlandı. Ancak Lyandra’nın trajik yanlış adımı, bizim için bir fırsat sağladı…
“Sunreaverlar için Kirin Tor’un içinde… Hak ettiğimiz yeri yeniden alma fırsatı!”
Frost – Ebonchill
Kara Soğuk
Yarı-elf Alodi, Kara Soğuk’u ilk Tirisfal Muhafızı olarak görev yaptığı sırada uzun süre kullandı. Yüce asaya olağanüstü gücünden aşıladı ve silahın büyücüden büyücüye geçişine dair bir gelenek başlattı. Bu uygulama binlerce yıl boyunca kesintisiz olarak sürdü. Azeroth’un en kudretli büyü kullanıcılarından bazıları Kara Soğuk’u Yakan Lejyon’un aşağılık ajanlarının peşine düşüp onları haklamak için kullandı.
Lejyon Kara Soğuk’u çaldığında ise Alodi tarafından başlatılan gelenek bozuldu… Ama sadece bir süreliğine. Şimdi senin ellerinde bu yüce asa, bir kez daha Azeroth’un koruyucusu olma görevini yerine getirebilir.
Kara Soğuk, Bölüm Bir
Kara Soğuk’un hikâyesi, Alodi isimli bir yarı-elf büyücüyle başlamaktadır. Asayı yaratan o olmasa da bugünkü efsanevi silah hâline getiren kendisidir.
Alodi, ebeveynlerini hiç tanımadı. Bebekliğinden itibaren Dalaran’da büyüsel yeteneklere sahip çocuklar için yapılmış olan bir yetimhanede büyütüldü. Ebeveynleriyle olan tek bağlantısı, onu bu okula terk ettiklerinde beraberinde bıraktıkları Kara Soğuk’tu.
Şüpheli soyu ve melez ataları, Alodi için hayatı zor hâle getirdi. Birçok büyücü ona acıdı ama bazıları onu hor gördü. Kimse onun yüceliğe yükseleceğine inanmıyordu. Yanılmışlardı.
Zaman içinde bu yetim, ilk Tirisfal Muhafızı, yani gelmiş geçmiş en güçlü büyücülerden biri olacaktı.
Kara Soğuk, Bölüm İki
Alodi, Tirisfal Konseyi için vahim bir zamanda Muhafız oldu. Bu gizli büyücüler birliği, Azeroth’u iblislerden korumak için yaratılmıştı. Üyeleri, birçok yıl boyunca görevlerinde başarılı olmuşlardı.
Sonra Kathra’natir isimli bir dehşet efendisi her şeyi değiştirdi. İblis Dalaran’a sızdı ve konseyin kendini durdurma girişimlerini engelledi. Kathra’natir, şehri bir karmaşa girdabına sürüklenme tehdidi içinde bırakarak sokaklara huzursuzluk getirdi.
Tirisfal Konseyi’nin büyücüleri, Kathra’natir’i yenmek için sıkı önemler aldı. Karmaşık bir ritüel kanalıyla tüm güçlerini Alodi’ye aktardılar. Bu, büyük bir güven ve inançla yapılmış bir hareketti.
Kathra’natir, yeni güçlendirilmiş Alodi’nin dengi değildi. Muhafız akıllara durgunluk veren kudretini iblisin üzerine saldı ve onu hızlı bir şekilde dünyadan sürdü.
Kara Soğuk, Bölüm Üç
Dalaran yetimhanesindeki ilk günlerinden beri Alodi, ayaz büyüsüne hep hayran kalmıştı. Bunun nedeni kısmen Kara Soğuk’a dokunmuş buzdan efsunlardı. Asa ile birlikte Alodi, suyu nasıl donduracağını ve hava sıcaklığını nasıl değiştireceğini öğrenmişti, sıklıkla da yetimhane müdürünün canını sıkıyordu.
Alodi, Muhafız olmasından kısa süre sonra ayaz büyüsü ustalığını biledi ve Kara Soğuk’u kendi güçleriyle doldurdu. Kış soğuğunu aratmayan bir aura asayı kuşattı. Silah, Alodi’nin Tirisfal Konseyi’ndeki yoldaşlarını hayrete düşürecek şekilde dokunana asla soğuk gelmiyordu. Kara Soğuk, Alodi’nin kudretinin sadece bir zerresini barındırıyordu ancak bu bile birçok büyücünün kullanmayı umabileceğinden daha fazlasıydı.
Kara Soğuk, Bölüm Dört
Muhafız olduğu görev süresi boyunca Alodi, Kara Soğuk’u Azeroth topraklarında sinsice gezen her iblisin peşine düşüp onları avlamak için kullandı. Birçok kayıt, onun düşmanlarını ezip geçmek için şiddetli buz fırtınaları çağırdığını veya Lejyon’un ajanlarını dünyadan sürmeden önce katı buz bloklarına hapsettiğini söylemektedir.
Alodi, Muhafız olarak hizmet ettiği yüz yıllık sürenin sonuna doğru dikkatini çıraklarına çevirdi. Birçok genç büyücüyü mistik büyünün yolunda eğitti ve dersler verdi. Onlar, hiç sahip olmadığı ailesi hâline geldiler ve Muhafız da onlara kendi oğulları ve kızları gibi davrandı.
Alodi, Kara Soğuk’u bu bilge çıraklarından birine devretmeye karar verdi. En güçlü olanı seçmedi. Alodi için daha önemli olan merhamet, bilgelik ve yoldaşlıktı. Uzun değerlendirmelerden sonra yüce asayı bu özellikleri en çok taşıyan çırağa emanet etti.
Böylece bin yıl boyunca devam edecek olan Kara Soğuk’u miras bırakma geleneği başladı.
Kara Soğuk, Bölüm Beş
Muhafız Aegwynn’in yükselişine kadar her şey yolundaydı. Yetenekli büyücü, birliğe karşı şüphe duymaya başladı. Konseyin insan krallıklarındaki politikaları manipüle ederek gücünü kötüye kullandığına inanıyordu. Yüz yıllık hizmet süresinin sonunda Muhafızlık görevini bırakmayı reddetti.
Aegwynn’in itaatsizliği eninde sonunda konseyin elini zorladı. Muhafızın peşine düşüp onun asiliğini bastırmakla görevli bir grup yetenekli büyücünün oluşturduğu Tirisgarde kuruldu.
Tirisgardelar’ın arasında Tarthen isimli gelecek vaat eden ama kibirli genç bir büyü kullanıcısı vardı. Yaşlanan efendisi, uzun zaman önce Kara Soğuk’u miras almıştı ve asayı alacak sıradaki çırağın kim olacağını seçme sürecindeydi.
Tarthen hiç şüphesiz yüce asayı kendisinin almasını bekliyordu. Akranı olan çırakları saf güç ve potansiyelle gölgede bırakmıştı. Ama Tarthen’in efendisi bu tip şeylere çok az önem verirdi.
Seremoni günü geldiğinde yaşlı büyücü, Kara Soğuk’u merhamet, bilgelik ve yoldaşlık vasıflarını taşıyan başka bir çırağa verdi.
Kara Soğuk, Bölüm Altı
Efendisi Kara Soğuk’u başka bir çırağa verdikten sonra Tarthen, öfke ve acıdan küplere bindi. Kendisine haksızlık edildiğine inandı ve kendini kanıtlamaya karar verdi.
Tarthen, suçuna dair kanıtları saklamaya büyük özen göstererek Kara Soğuk’u yeni sahibinden çaldı. Yüce asa üzerinde gizlice çalıştı ve olağanüstü enerjilerini kullanmayı öğrendi.
Tarthen’in Tirisgarde yandaşlarının sadece en güvendiği birkaçı hırsızlığından haberdardı. Onlar, Kara Soğuk’un büyülerini iradesine göre büktüğüne tanık olmuşlardı ve parmak uçlarındaki güce karşı saygı ancak bir o kadar da korku dolu hisler besliyorlardı.
Kara Soğuk konusunda uzmanlaştığından emin olduktan sonra Tarthen, hiçbir Tirisgarde’ın o ana kadar başaramadığını yapmak üzere yola çıktı: Aegwynn’i yenecek ve ismini sonsuza dek tarihe kazıyacaktı.
Kara Soğuk, Bölüm Yedi
Tirisfal Konseyi’ne gönderilen bir mektuptan alıntı:
“Savaş mahalindeki büyü kalıntıları üzerinde çalıştık. Olanlara dair değerlendirmemiz şöyledir.
“Tarthen, Aegwynn ile Boğandiken Vadisi’nde yüzleşti. İki büyücü tarafından kullanılan güçler açısından değerlendirildiğinde meydana gelen düello, bir Tirisgarde ve kaçak Muhafız arasında gerçekleşen en büyük karşılaşmalardan biriydi. Ama aynı zamanda en kısalarıydı.
“Tarthen savaşta Kara Soğuk’u kuşanmıştı -yüce asanın birkaç ay önce çalındığı raporlanmıştı. Silahta saklanan gücü Aegwynn’in üzerinde serbest bıraktığında Muhafız, hemen bir karşı büyüyle enerjileri ona geri göndermişti. Ayaz büyüsünden bir fırtına, Tarthen’in üzerinde kabardı ve onu elmas kalınlığında bir buz tabakasının içine hapsetti.
“Bölgedeki sıcak havaya karşın Tarthen, onu bulduğumuzda hâlâ katı bir biçimde donuktu. Cesedini çözdürmek ve Kara Soğuk’u yaşamsız elinden almak kayda değer bir çaba gerektirdi.”
Kara Soğuk, Bölüm Sekiz
Kara Soğuk’u kurtaran Tirisfal Konseyi büyücüleri, yüce asayı sahibine geri verdiler. Takip eden yıllarda silahı efendiden çırağa devretme geleneği devam etti. Bu büyücülerin birçoğu, Kara Soğuk’u Azeroth’u iblislerden korumak için kullandı; Arrexis isimli insan hariç.
Arrexis ilmin aşığıydı. Günler boyunca kendini kişisel arşivlerine kilitleyip kadim kitaplar ve metinler üzerine odaklanırdı. Kara Soğuk kendisine geçtiğinde onu savaşta kullanmak yerine yüce asa üzerinde çalışmaya karar verdi. Arrexis silahın tarihini ve ölümcül potansiyelini iyi biliyordu.
İncelemeleri sırasında Arrexis, Kara Soğuk’u yüce büyü güçleri -normalde sadece bir Muhafızın yapabileceği büyü marifetleri- için bir katalizör olarak kullanabileceğinde inandı. Zamanla silahın enerjilerini kullanabilecek duruma geldi ve onları yeni türlerde koruyucu büyüler geliştirmek için kullandı.
Kara Soğuk, Bölüm Dokuz
Arrexis, Tirisfal Konseyi’nin değişim ve karmaşa dolu bir döneminde yaşadı. O sıralardaki Muhafız’ın adı Medivh’di ve Aegwynn’in oğluydu. Asi annesi gibi konseyi dışlamış ve büyük ölçüde kendi içine kapanmıştı.
Konseyin ve dünyanın geri kalanının haberdar olmadığı şey ise yüce bir kötülüğün Medivh’in ruhunda uyanmış olduğuydu. Yakan Lejyon’un lideri Sargeras, Muhafız’ı ele geçirmişti.
Sargeras’ın manipülasyonları sebebiyle Medivh, ork Orda’sıyla bir antlaşma yaptı ve Azeroth’un işgali için bir yol açmaya başladı. Karanlık Muhafız, Tirisfal Konseyi’nin işlerine karışmasına engel olmak için gizlice bazı üyelerine suikast düzenledi.
Medivh’in gözleri kısa süre sonra Arrexis ve Kara Soğuk’a dikildi.
Kara Soğuk, Bölüm On
Çalışmalarının peşindeki Arrexis, çırak büyücülerini topladı ve Medivh’in hüküm alanı olan Karazhan kulesinin yakınında bir araştırma kampı kurdu. Yapı, büyü etkili alan hatlarının bağlandığı bir noktanın üstüne inşa edilmişti. Karazhan’ın üzerinden geçen enerjiler, bazen bölgedeki gerçekliği saptırıyordu.
Arrexis ve takipçileri, kulenin tuhaf güçlerini etkisiz hâle getirmek için Karazhan’ın dışındaki koruyucu büyüler üzerinde deneyler yaptılar. Kayıtlar, Muhafız Medivh’in büyücüleri bu sırada ziyaret ettiğini ve tavsiyesini önerdiğini belirtmektedir. Arrexis’in koruyucu büyü çalışmalarını yeni yollarla, özellikle de iblislerin dünyaya pençelerini geçirmelerini önlemek için uygulayabileceğini iddia etti.
Bazı Tirisfal Konseyi üyeleri ona güvenmemiş olsa da Arrexis güvendi. Medivh’in desteğini hoş karşıladı.
Arrexis’in bu güven duyan tabiatı, onun çöküşü olacaktı.
Kara Soğuk, Bölüm On Bir
Kimse Medivh’in Arrexis’i ziyareti sırasında ne yaptığını kesin olarak bilmiyor. Detaylar, gizem ve söylentilerin içinde saklanmış durumda. Bazı söylentiler Muhafız’ın Kara Soğuk’u, Arrexis’in koruyucu büyülerini bozup saygın büyücüyü yok edecek şekilde değiştirdiğini iddia etmektedir.
Gerçek ne olursa olsun, Arrexis’in Medivh’in tavsiyesine kulak verdiği bilinmektedir. Yaşlı büyücü ve takipçileri, bir bölgeyi iblis akınlarından korumak için büyük bir ritüel gerçekleştirdiler. Büyü, sadece deneme amaçlıydı ama felaket sonuçları oldu.
Büyücüler büyüyü yapmaya başladıklarında, farkında olmadan Azeroth ve Çarpık Düzlem adındaki iblis diyarı arasında bir yol açtılar. Arrexis ve tüm takipçileri, geçit kapısını yarıp gittiler ve bir daha asla görülmediler. Bir rapora göre Çarpık Düzlem’in içindeki bir avuç iblis, şaşkınlık içindeki büyücülerin üstüne çökmüş ve onları son büyücüye kadar katletmişti.
Bu iblislere Balaadur isimli bir eredar liderlik ediyordu. Kara Soğuk’u kanlı zaferinin bir ganimeti olarak aldı ve böylece yüce asayı efendiden çırağa geçiren kadim gelenek, Arrexis ve koruması altında kaderi mühürlenen büyücülerle birlikte öldü.