Lorekeeper

KINGDOM HEARTS TARİHÇELERİ – BÖLÜM 1

“Her insanın, canlının, diyarın ve dünyanın birer kalbi vardır. Hepimizin sahip olduğu ancak bir o kadar da kendine has olan bu kalpler bizim pek de alışık olduğumuz türden değildi. Sadece yaşamımızı sürdürmemize yardım etmiyor, aynı zamanda da kişiliğimizi, içimizdeki çatışmayı resmeden bir sembol olma rolünü de oynuyordu. Işık ve karanlık. Kalplerimizi şekillendiren, ona rengini veren özelliklerimiz en nihayetinde bizim de oluşumumuzu sağlıyordu. Tüm evrenin bir dengede olması gibi kalpler de ışığın ve karanlığın ahengi içerisinde olmalıydı; birey hem içindeki ışığa hem de karanlığa hükmedip kontrolü altına almalıydı. Işığın kontrolden çıkması, bireyin sorgulama ve karar verme yetilerini yozlaştırırken, karanlık ise küstahlığı, nefreti ve yokluğu yüceltirdi.”

Farklı diyarlar ve bu diyarların sakinleri hem kalplerindeki ışık ve karanlıktan hem de diğer dünyaların varlığını bilmeksizin yaşarlardı. Dünyaların ve canlıların sahip olduğu bu kalpler, bedenlerimizi terk ettiğinde ise bir efsane olarak bilinen Kingdom Hearts’ta buluşur ve ebedî yaşam sürerlerdi. Kalplere sonsuz bilgelik, kudret ve erdem bahşeden Kingdom Hearts isimli bu devasa kalbin, aslında bir nevi sahip olduğumuz kalpler için yaratılan bir cennet olduğu düşünülse de tarih boyunca birçok kişi ve organizasyon bu kutsal varlığın sahip olduğu güce, bilgeliğe ve kudrete ulaşmak isterdi.

Bu olaylar gerçekleşmeden önce ‘Peri Masalı Çağı’ olarak anılan zamanda evren bir bütündü ve tüm dünyalar farklı kültürdeki insanlar birlik içerisinde yaşardı. Bir bütün olarak yaşayan ve tek bir kalp ile hayatını sürdüren bu evrene ışığını sunarak hayat bahşeden varlığın Kingdom Hearts olduğundan bahsedilir. Gökyüzünü andıran bir maviliğe sahip olan Kingdom Hearts’ın Peri Masalı Çağı’nda kendini canlılara apaçık bir güneş gibi gösterdiği belirtilir. Her ne kadar kutsal ve yüce bir varlık olsa da kendisini apaçık gösterdiği için karanlığa ve dışarıdan gerçekleşecek herhangi bir saldırıya da açıktı. χ-blade olarak bilinen ve evrenin ilk Keyblade’i olarak raporlarda birçok kez bahsedilen efsanevi kılıcın Kingdom Hearts’ın koruyucusu, anahtarı olduğunu belirtilmişti. Yine de χ-blade’in evrenlerin birbirinden kopmasına sebep olacağını o zamanlarda kimse tahmin edememişti.

Kingdom Hearts’ın evreni ışığı ile kutsadığına inanan insanoğlu, bu varlığın sahip olduğu kudreti, bilgeliği elde etmek istedi ve çağlardır saf bir ışıkla kendisini gösteren kalplerde karanlığın ilk belirtileri ortaya çıktı. Saf ışık ile yaratılan ve insanların ruhlarına can veren bu kalplerin karanlığa boğulması ile birlikte zamanla ‘Heartless’, ‘Nobody’ ve ‘Unversed’ gibi varlıklar da kendilerini ‘karanlığı benimsemiş efendiler’ ile göstereceklerdi. Kingdom Hearts’ın gücünü elde etmek isteyen birçok kişi, χ-blade’in görünümüne benzeyen Keyblade’ler yaratarak kalplerin cennetine uzanan yolda ilerlemek istedi. İnsanların kalplerinde oluşan açgözlülük, hırs ve ihanet gibi yoğun hislerle birlikte karanlık etkisini giderek arttırdı ve tarihte ‘Keyblade Savaşları’ olarak bilinen olay gerçekleşti.

Kendisine Keyblade Ustası diyen kişilerin Kingdom Hearts’ı elde etmek için katıldığı bu savaş, evreni, yaradılışı ve kalpleri sonsuza kadar değiştirdi. χ-blade olarak bilinen koruyucu kılıç gerçekleşen bu mücadeleye dayanamayarak 20 parçaya bölünerek Kingdom Hearts’ın da sonsuza kadar kaybolmasına neden oldu. Bu savaşta ortaya çıkan yıkım ve hayatını kaybeden savaşçılar ile Keyblade Savaşı’nın gerçekleştiği topraklar ışığını sonsuza kadar kaybetti ve o günden itibaren “Keyblade Mezarlığı” olarak isimlendirildi. Kingdom Hearts’ın tamamen karanlığa gömülüp ortadan kaybolmasıyla χ-blade saf ışıktan oluşan 7 parçaya ve saf karanlıktan oluşan 13 parçaya bölündü ve ortadan kayboldu. Karanlığın egemenliği altında boğulan evrenin farklı diyarları da ortaya çıkan bu yoğun güç ile parçalandı. Gerçekleşen Keyblade Savaşı ile birlikte insanlık en büyük cezasını da çekmeye başlamıştı aslında. Evren yüzlerce parçaya ayrılmış ve diyarlar birbirlerinden habersiz bir şekilde yaşamaya, yaşlanmaya mahkum edilmişti.

Evrenin tamamen karanlığa boyun eğdiği o yıllarda, Kingdom Hearts kendisini göstermese de kalbinde saf ışık taşıyan çocuklar sayesinde dünya bir nebze de olsa kendisine gelebildi. Bu çocuklar belki evreni eski hâline getiremedi ama dünyamızın karanlığın içine yok olmasını önledi. Evrenin parçalara ayrılması ile birlikte gerçekleştirdiği günahların farkına varan birçok Keyblade Ustası o gün sahip oldukları gücü bırakmayı tercih etti. Geriye kalan az sayıda Keyblade Ustası ise kendilerini dünyayı korumaya ve karanlığa karşı savaşmaya adadı. Keyblade isimli bu gizemli silahlar her ne kadar yok edici güce sahip olsalar da, hatalarını fark eden ustalar tarafından iyilik için kullanılmaya başlanmıştı. Ancak dünyadaki düzeni sağlamaya çalışan Keyblade Ustaları kendilerini ne kadar gösterseler de, χ-blade ile ortaya çıkan 13 saf karanlığa sahip parça dünyanın farklı uçlarına yayılmıştı bile. Bilge Ansem’in raporlarına göre bu parçalardan biri Usta Xehanort’a hayat vermişti.

Usta Xehanort, Riku, Sora ve Kairi gibi Kader Adaları’nda doğup büyümüş ve zamanla kendisini ‘Karanlığın Efendisi’ olarak göstererek evrenleri, hatta Kingdom Hearts’ı dahi tehlikeye atmıştı. Organization XIII’ün, Heartless’ların ve hatta Nobody’lerin var olmasına sebep olan χ-blade’i ortaya çıkarmak için inandığı her şeyi hiçe saymıştı.

Kader Adaları’nda büyüdüğü zamanlarda Xehanort’un gelecekteki halinin Heartless’ı olan Ansem tarafından sıkça ziyaret edildiği ise Usta Yen Sid’in notlarında açık bir şekilde belirtilmekte. Xehanort’un Heartless’ı olarak hayat bulan Ansem ise zamanda yolculuk yaparak genç Xehanort’u Kader Adaları’nda bulmuş ve kendisinin diğer 12 bedenini zamanda bulmasını söylemişti. Xehanort zamanda yolculuk edebilme yeteneğini Ansem tarafından edinmiş olsa da gerçekleştirdiği bu zaman yolculuğu sırasındaki hatıralarını saklayamıyordu. Buna rağmen edindiği bu hatıralar kalbine kazınmış ve nihayetinde Xehanort’un Kader Adaları’nı terk etmek istemesine sebep olmuştu. Doğduğu ve büyüdüğü bu adanın dışında başka dünyaların da olduğuna inanan Xehanort, sonunda inşa ettiği gemi ile Kader Adaları’ndan ayrılmış ve kendisini Ayrılıklar Diyarı’nda bulmuştu. Burada ismi kayıtlarda bulunmayan bir Keyblade Ustası ile karşılaşan Xehanort kendisini tanıtarak bu ustanın da dikkatini çekmeyi başarmıştı. Keyblade Ustası tarafından çırak olarak kabul edilen Xehanort, bu ustanın diğer öğrencisi olan Eraqus ile de o zamanlarda tanıştı. Eraqus ve Xehanort bu Keyblade Ustası altında eğitim görmeye devam ederken aralarındaki arkadaşlık bağı da oluşmuş, hatta birbirlerini kardeş olarak görmeye de başlamışlardı. Ustaları her ne kadar Keyblade savaşçılarının karanlığa karşı mücadele etmelerini öğütleyip Xehanort ve Eraqus’u bu yönde eğitmiş olsa da bu durum Xehanort için memnun edici değildi. Sonuçta yok olan χ-blade’ten ortaya çıkan saf karanlık parçaları Xehanort’un yaşamını, varoluşunu simgeliyordu.

Sadece ışığın bulunup, karanlığın yok olması kanunu Xehanort’un aklını kurcalamış ve o zamanlarda eğitim gören Keyblade savaşçısının da farklı diyarlara gizlice gidip kendi doğrularını keşfetmesine sebep olmuştu. Xehanort karanlığın kaynağını merak etse de vücudunun, hatta kalbinin bu güçten etkilenmemesi için Keyblade Zırhı giyiyordu. Ancak bir süre sonra karanlığı kontrol etmeyi akıl eden ve bu yönde kendisini geliştirmek isteyen Xehanort, zırhını giymeyi reddetmiş ve kendisini karanlığa teslim etmişti. Xehanort’un karanlığa olan ilgisini Eraqus veya Keyblade Ustası’nın fark edip etmediği bilinmiyor ancak Usta Yen Sid’in öngörülerine göre Keyblade Ustası’nın yıllar sonra Eraqus’u kendi varisi olarak seçmesi bir işaretti. Yine de keyblade ustaları olan Eraqus ve Xehanort, Ustalarının kararını saygıyla karşıladı. Eraqus, Keyblade Ustası’nın varisi olurken Xehanort ise dünyalarda serbestçe dolaşabilecek ve isterse yanına eğitim için çırak dahi alabilecekti.

Yıllar boyunca birçok diyarı ziyaret eden ve Heartless, Keyblade Tarihi, Keyblade Savaşları ve Kingdom Hearts hakkında bilgi edinen Xehanort, keşfettikleriyle birlikte ışığın ve karanlığın tamamen dengede olması gerektiğine inanmaya başlamıştı. Eğer ışık varsa karanlıkta olmalıydı; karanlığın olduğu noktada ışık da parlamalıydı. Xehanort’un bu denge felsefesi her ne kadar başta mantıklı gelse de ışığı bir ‘zulüm’ olarak görmeye başlayan keyblade ustası, nihayetinde aklına Kingdom Hearts’ın gücünü elde etmeyi ve karanlığı yeniden ortaya çıkartarak bu despot düzeni bozmak istediğini yerleştirmişti. Bu amaç için de aynı yıllar önce birçok Keyblade Ustası’nın yaptığı gibi Xehanort da χ-blade’i aramaya, hatta yaratmaya koyulmuştu. Böylelikle yeniden bir Keyblade Savaşı başlatabilir ve Kingdom Hearts’ı da ortaya çıkartarak yıllardır varlığını göstermeyen bu ilahi gücü elde edebilirdi. Ancak bu yıllarda Usta Xehanort oldukça yaşlanmış ve bu hırsını gerçekleştirmek için genç bir vücuda ihtiyaç duyduğunun farkına varmıştı. Efsanelerde ve araştırdığı deneylerde keşfettiği ‘kalp transferi’ni denemek için kendisine dayanıklı, güçlü bir Keyblade Savaşçısı aramaya başlayan Xehanort’un bu noktada fikirlerini Eraqus’la paylaştığından da bahsedilir.

Işığı benimseyen Usta Eraqus, Xehanort’un karanlığı ve Kingdom Hearts’ın bahşedeceği bilgi ve kudret ile bir yıkımı ortaya çıkaracağını düşünerek eski dostunun karşısına çıksa da, Xehanort’un kontrol ettiği karanlık tarafından kolayca bastırılmış ve yüzünden yaralanmıştı. Bu noktada Xehanort eski dostu Eraqus’u terk edip kendisine genç bir beden ararken Eraqus’un çırağı olan Ventus dikkatini çekmişti. Gittikçe yaşlanan ve artık hırsına tamamen yenik düşen Xehanort için zaman neredeyse gelmişti. χ-blade’i yaratarak yeni bir Keyblade Savaşı ortaya çıkarmalı ve evrene karanlığı salarak inandığı dengeyi yaratmalıydı.