Lorekeeper

KİMDİR, NEDİR: GUYBRUSH THREEPWOOD

Point-and-click macera oyunları bilgisayar oyunlarının tarihinde önemli bir yer tutar. Piksel grafiklerle başlayıp çizime, oradan üç boyutlu grafiklere uzanan, bugün daha çok “kendi hikâyeni kendin yarat” prensibi üzerinden geliştirilen macera oyunlarının ataları bugün hâlâ bulmacaların karmaşıklığı ile saç baş yoldurtabilmektedir. Myst, Timelapse, Zork, Gabriel Knight, Broken Sword gibi bir çok efsanenin (ve şimdilerde batmış veya başka şirketler ile birleşmiş oyun stüdyolarının) yanında Lucas Arts tarafından geliştirilen bir grup macera oyunu vardır ki o dönem bilgisayar oyunları ile tanışan her oyuncunun aklında yer etmiştir.

Absürt ötesi hikayesi ile Maniac Mansion, emsaline hâlâ rastlayamadığım, notalar ile büyü yaptığımız Loom ve Monkey Island.

+ŞİMDİ İSE BU OYUN SETLERİNİN TAMAMINI SADECE 2500 TÜRK LİRASINA BİR DEFADA—

-Stan, çık abi aradan.

+Çok pardon…

 

“Bu güzel deri ceketleri satıyorum!”

Monkey Island, Karayipler’de geçen ve Guybrush Threepwood isimli başı beladan çıkmayan bir korsan adayını (kendisine sorarsanız “BÜYÜK KORSAN” ama biz yorum yapmayalım) yönlendirdiğimiz bir macera oyunudur.

Guybrush’ın hikâyesi 1990 yılında çıkan “The Secret of Monkey Island” (“Maymun Adası’nın Sırrı”) ile başlıyor. Bu oyundan sonra, 1991 yılında “Monkey Island 2: LeChuck’s Revenge” (“Maymun Adası 2: LeChuck’ın İntikamı”) ile Guybrush’un mabadını toplamaya devam ediyoruz. Daha sonra ise bilgisayar oyunu efsaneleri arasında rahatlıkla yer alan “The Curse of Monkey Island” (“Maymun Adası’nın Laneti”), oyunu üç boyuta taşıyan “Escape From Monkey Island” (“Maymun Adası’ndan Kaçış”) ve 2009 yılında Telltale Games ile ortak geliştirilen “Tales of Monkey Island” (“Maymun Adası’nın Öyküleri”) geliyor.

“THRIFTWEED?”

Guybrush, ilk oyunda Melee Island (“Yakın Dövüş Adası?”) kıyılarına çıkan ve çok iyi bir korsan olduğunu iddia eden, piksellerden oluşan bir karakter. En büyük özelliği, su altında nefesini tam on dakika tutabilmesi. İlk oyunda, müziği oynayan herkesin kulaklarında yer etmiş Scumm Bar’a (“İtt Meyhanesi” – Abi tercümeler ile ilgili konuşmamız gerek, bakabilir misin? + Geliyorum) girdiğimizde, adanın üç büyük korsanı, Guybrush’a büyük bir korsan olabilmenin üç sırrını veriyor: Çok iyi kılıç kullanabilmelisin, gömülü bir hazine bulmalısın ve Vali’nin malikanesinden değerli bir hazine çalmalısın. Guybrush, bu yolculukların üstünden gelirken oyunun hikâyesi boyunca belirleyici olacak olan Voodoo Lady (“Habisbüyü Hanıme–ÇAT!) ve hayatının aşkı Elaine Marley ile tanışıyor. Bu esnada tüm oyun serisi boyunca başımızı ağrıtacak olan hayalet korsan LeChuck adayı basıyor ve Elaine’i Monkey Island’a kaçırıyor. Guybrush gemi ve tayfasını toplayarak Monkey Island’a gidiyor. Burada adanın delisi, eski gemici Herman Toothrot isimli bir karakter ile karşılaşıyor, adadaki yamyamlardan kaçıyor (ve Monkey Island ile birlikte çoğu oyunu etkileyecek olan “BAK! ÜÇ KAFALI BİR MAYMUN!” cümlesini sözlüklere kazıyor) ve LeChuck’ın Elaine’i evlenmek üzere Melee Island’a geri götürdüğünü öğrendiğinde en kısa yoldan oraya geri dönüyor. Adaya getirdiği gemisini ve tayfasını arkada bırakıyor ama buna birazdan döneceğiz. Melee Island’a döndüğünde ise düğünü basıyor, LeChuck ile büyük bir kavga ediyor ve onu yok ediyor.

Serinin ilk oyunda tanıştığımız Scumm Bar burası. Korsanların düzenli olarak içtikleri Grog’un içerisinde ne olduğunu oyunun sonuna doğru öğreniyor ve alkole tövbe ediyoruz.

“THREEKWOOD?”

Serinin ikinci oyunu hikâye anlatımı yönünden oldukça absürt. Oyuna başladığımızda sakallı bir Guybrush’ı bir ipten sallanırken görüyoruz. Sonrasında ise yanına Elaine iniyor ve “Sen hayırdır?” diyor. Guybrush daha sonra nasıl bu noktaya geldiğini anlatmaya başlıyor… Guybrush’un ikinci oyundaki hikâyesi, Scabb Island’da başlıyor. Efsanevi bir korsan hazinesi olan Big Whoop’u aradığımızı öğreniyoruz… Ancak dakika bir gol bir, adanın zorbası Largo, Guybrush’u soyuyor ve kaçıyor. Largo’nun adaya bir ambargo uyguladığını, hiçbir geminin adaya yanaşmasına veya adadan ayrılmasına izin vermediğini öğreniyoruz. Bu adaya da dükkan açan Voodoo Lady’den hem Largo’yu yenmenin sırrını hem de Big Whoop’un yerini bulabilmek için dört parçalık bir haritayı bir araya getirmemiz gerektiğini dinliyoruz. Ancak Largo ile kapışırken planlar bir şekilde ters tepiyor ve Largo patronu LeChuck’u bir zombi olarak diriltiyor. Biz de adadan kaçıyor ve çeşitli adalarda harita parçalarının peşine düşüyoruz. Harita parçalarını bir araya getirdiğimizde bize hazinenin tam olarak gömüldüğü yeri yine Herman Toothrot gösteriyor. Hikâye burada oyunun başına bağlanıyor, Elaine Guybrush’ı tarihin en uzun hikâyesini anlattığı için azarlıyor; bu sırada halat kopuyor ve Guybrush garip bir zindana düşüyor. Zindanda bizi LeChuck kovalamaya başlıyor, biz de yine bir voodoo bebeği yaparak LeChuck’u egale ediyor ancak LeChuck’un aslında kardeşimiz olduğunu öğreniyoruz! El ele tutuşarak bir asansörden devasa bir lunaparka çıkıyoruz, hem Guybrush hem LeChuck bir çocuk boyutunda fakat LeChuck dördüncü duvarı kırarak dönüp bize sırıtıyor. Macera oyunlarının en manasız sonlarından biri ile Guybrush’ın hikâyesi bu oyunda son buluyor.

Oyunun hemen başında dünya kadar hazine ile başlarken adanın zibidisi Largo LaGrande tarafından tartaklanıyor ve soyuluyoruz. Oyunun tasarımcıları, serinin Remastered versiyonunda yorum yaparken bu sahnede bir çok oyuncunun yanlış bir şey yaptıklarını düşünüp oyunu başa aldıklarını söylüyor. Ancak Largo’dan kaçış yok.

“TWEEPHOOD?”

Serinin üçüncü oyunu ise çok daha hızlı başlıyor. Guybrush’ın lunaparktan bir çarpışan araba üzerinde kaçtığını, Elaine’e olan sevdasını günlüğüne yazdığını görüyoruz. Araba, yavaş yavaş bir çatışmaya doğru sürükleniyor. Çatışma ise (tesadüf bu ya) zombi korsan LeChuck ile Plunder Island’daki bir kaleyi koruyan Elaine Marley arasında. LeChuck’un hedefi, özel bir voodoo güllesi ile Elaine’i havaya uçurmak ve Elaine’i kendisi gibi bir yaşayan ölü yaparak izdivacına kavuşmak. Guybrush yakalanarak LeChuck’un gemisine sızıyor, büyük parlak elmas bir yüzüğü cepliyor ve gemiden kaçarken gemiyi istem dışı “salladığı” için LeChuck’ın elindeki gülleyi düşürerek kendi kendini yok etmesine sebep oluyor. Karaya yüzdüğünde ise bulduğu yüzük ile Elaine’e evlilik teklifi ediyor ancak yüzük lanetli olduğu için takar takmaz Elaine’i altından yapılma devasa bir heykele dönüştürüyor. Guybrush yardım aradığında Plunder Island’a dükkan açan Voodoo Lady’yi buluyor, Voodoo Lady kendisine “Sence de korsanların olduğu bir adada som altından bir heykeli ortalıkta bırakmak iyi bir fikir mi?” diye sorduğunda koşarak geri dönüyor ve Elaine’in (yine) kaçırıldığını görüyor. Laneti kaldırmak için ise Elaine’in parmağındaki elmas yüzüğü eş değer derecede kıymetli bir elmas ile değiştirmesi gerektiğini, bu elmasın ise sadece Blood Island isimli bir adada olduğunu ve bu adada öleceğini öğreniyor. Gemi, tayfa ve harita üçlüsünü tamamladıktan sonra yolu zalim Fransız korsan Kaptan Rottingham tarafından kesiliyor ve uzun bir düello sonucunda haritayı geri alıyor. Blood Island’a geldiğinde ise çeşitli uğraşlar sonucunda (ve evet, bir noktada ölü taklidi yaparak) büyük ve parlak bir elmas buluyor ve Elaine’in üzerindeki laneti kaldırıyor. Ancak bu noktada hayalet / zombi korsan LeChuck alevler saçan bir formda geri dönüyor ve Guybrush ile Elaine’i tekrar kaçırarak Monkey Island’daki lunaparka getiriyor. Oyunun sonunda ise Guybrush tekrar LeChuck’ın kıçını tekmeliyor (bölümün adı bu, biz ne yapalım?) ve Elaine ile evlenerek batan güneşe doğru yelken açıyor.

Büyük bir başarı hikâyesi olan Curse of Monkey Island’ın belki de en akılda kalıcı sahnelerinden biri, korsanlığına güvenip geminize aldığınız dümbeleklerin geminizin soyulmasına izin verdikten sonra “A Pirate I Was Meant to Be” şarkısını söylemeye başlamaları ve verdiğiniz her cevaba bir kafiye uydurarak şarkıyı devam ettirmeleri… Yapımcılar, daha sonra verdikleri bir röportajda ilk başta bütün oyunu yarı-müzikal olarak tasarlamayı düşündüklerini, sonra bundan vazgeçtiklerini ama bu düşüncenin emaresi olarak bu sahneyi oyunda tuttuklarını söylüyor.

“THREEPNARD?”

Serinin dördüncü oyununa Guybrush’ın medeni bir şekilde karısının soyadını da alarak Melee Island’a uzun bir balayından sonra geri dönmesi ile başlıyoruz. Guybrush ile Elaine geri döndüklerinde Elaine’in çok uzun bir süre ortalardan kaybolduğu için ölü olarak ilan edildiğini, valiliğe ise Charles L. Charles isimli gizemli bir adamın aday olduğunu öğreniyorlar. Guybrush, Elaine’in villasının yıkılmasını engellemek için mücadele ederken (ve kendisini ta ilk oyunda Monkey Island’da sap gibi bıraktığı tayfasına bin bir özür diler hâlde bulurken) Marley ailesinin büyük sırrını öğreniyor: Mutlak Hakaret! Mutlak Hakaret, efsaneye göre o kadar ağır bir hakaret içeriyor ki bu hakareti duyan herkes ruhunu kaybediyor. Guybrush, Charles L. Charles’ın aslında LeChuck olduğunu ve bir taraftan Karayip adalarını satın alan Ozzie Mandrill isimli emlakçı ile ortak çalıştığını öğreniyor. LeChuck, Mutlak Hakaret’i kullanarak Elaine’i tabiri caizse kulak memesi kıvamına getirip zorla eşi yapmak, Ozzie de Mutlak Hakaret ile Karayipler’deki tüm korsanları yok ederek yerlerine yol yapm…(- siyasi espri yapmıyoruz + çok özür diliyorum)…adalara otel yapmak istiyor. Ozzie ile LeChuck, Mutlak Hakaret tılsımını Guybrush’tan çalıyor. Guybrush ise Monkey Island’a dönerek tekrar adanın delisi Herman Toothrot ile karşılaşıyor ancak Herman’ın aslında Elaine’in dedesi olduğunu, bir tekne yarışı sırasında hafızasını kaybettiğini öğreniyor. Monkey Island’da “Monkey Kombat” isimli bir dövüş tekniği öğreniyor, Monkey Island’a ismini veren şeylerden biri olan ve ilk oyunda içine girdiğimiz devasa maymun kafası heykelinin aslında dev bir robotun kafası olduğunu anlıyor ve dev robotu çalıştırarak LeChuck ile dövüşüyor. LeChuck’ı kandırarak hem Ozzie’yi yok etmesini hem de Mutlak Hakaret’i parçalamasını sağlıyor; LeChuck tekrar parçalarına ayrılıyor, Herman (yeni adıyla, Marley Dede) adanın valisi oluyor ve böylelikle Guybrush ve Elaine en sevdikleri meslek olan korsanlığa devam edebiliyorlar.

Bu oyunda güzelim öğrenci ve korsan mekânı Scumm Bar, Ozzie Mandrill tarafından satın alınıyor ve bir third wave kahvec**pardon** restorana dönüştürülüyor.)

“SHEEPGOOD?”

Serinin beşinci ve son oyununda Guybrush yine hayata geri dönerek Elaine’i kaçırmayı başarabilen LeChuck’a son vermek için büyülü bir kılıç yapıyor. Ancak artık beş oyundur alıştığımız kazmalığı nedeniyle kılıcı gerektiği gibi yapamadığı için kılıcı LeChuck’a sapladığında LeChuck zombi / hayalet korsan formundan bir insana dönüşüyor ve LeChuck’un bütün “habisliği” ise bir hastalık şeklinde Guybrush’un eline bulaşıyor. LeChuck, hayatı boyunca yaptığı kötülüklerin yeni farkına vardığını söyleyerek özür diliyor; Guybrush ise elinden laneti temizlemeye çalışıyor ve elini incelemek isteyen deli bir doktoru ekarte etmeye çalışırken ise istem dışı olarak elindeki hastalığı tüm Karayipler’e yayıyor. Doktordan kaçıyor ancak doktor arkasından korsan avcısı Morgan LeFlay’i gönderiyor. Guybrush, Karayipler’den laneti temizlemek için “Büyük Sünger” isimli büyülü bir objeyi arıyor, bu esnada da Morgan’a elini kaptırıyor. Devasa bir deniz ineğinin midesi, deniz adamları ve daha fazla korsanı içeren uzun bir mücadele sonrasında Guybrush, LeChuck ve Elaine, Büyük Sünger’i buluyorlar ancak Morgan Guybrush’ı kaçırıp başladığımız adaya geri getirerek adalete teslim ediyor. Guybrush mahkemelerde sürüm sürüm sürünürken (ve beş oyundur Karayipler’e verdiği zararlar kalem kalem sorgulanırken) LeChuck mahkemeye aslında Guybrush’ın suçsuz olduğunu, Guybrush ve LeChuck arasındaki tüm münakaşanın aslında gizli kötü kadın Voodoo Lady tarafından organize edildiğini kanıtlıyor. Mahkeme Guybrush’ı serbest bırakıyor, Büyük Sünger kullanılarak Karayipler’e yayılan hastalık süngerde toplanıyor. Ancak bu noktaya kadar iyi adam numarası yapan (ama içten içe elbette bir hainlik yapacağını bildiğimiz) LeChuck, süngerdeki tüm gücü tekrar kendisine alıyor ve Guybrush’ı öldürüyor. Yaşam ile ölüm arasında bir geçit açarak LeChuck’ı Elaine’in tam da bu geçide getirmesini temin ediyor, sonrasında da aynı anda yaşayan dünyadan Elaine, ölülerin dünyasından ise Guybrush LeChuck’a saldırarak LeChuck’ı yok ediyor ve Guybrush tekrar hayata dönüyor. Oyun ise arada LeChuck tarafından öldürülen korsan avcısı Morgan’ın, hayata tekrar dönebilmek için LeChuck’un konsantre “ruhunu” Voodoo Lady’ye teslim etmesi ile bitiyor.

Seriyi takip ettiyseniz tam bu karede ne diye bağırmanız gerektiğini biliyor olmalısınız: MANATEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEE!!!

Pekala, Creepwood…

Guybrush, Lucas Arts’ın ve tüm macera oyunlarının en akılda kalıcı karakterlerinden. Kendisine özgün çizimi, Dominic Armato’nun efsane seslendirmesi ve oyun içi mizahın Lucas Arts’ın diğer lisanslı hikâyeleri ile harmanlanması (özellikle ilk üç oyunda bol bol Star Wars ve Indiana Jones referansına rastlamak mümkün) müthiş bir ana karakter ortaya çıkartıyor. Guybrush’ın ismi ise çok ayrı bir muamma. Lucas Arts takımının anlattığına göre karakter için ilk çizimi yaparken henüz karaktere isim düşünmedikleri için çizimlerini “adam” (İngilizce, “guy”) olarak kaydediyorlar. Kullandıkları programın dosya kayıt uzantısı da “brush” olduğu için ana karakterimizin ismi ortaya çıkıvermiş oluyor. Threepwood soyadı ise yapılan bir yarışma ile belirleniyor. Oyun içerisinde de (ara başlıklardan da anlayabileceğiniz üzere) Guybrush’ın ismi ile sıklıkla dalga geçiliyor.

Elbette Guybrush’ı Guybrush yapan kazmalığı ve ikinci oyunda bırakıp oyundaki tüm karakterler hunharca dalga geçince kestiği sakalı kadar oyun içerisindeki diğer karakterler aynı zamanda. Elaine ve LeChuck’tan yukarıda bahsettik ancak dokunmadan geçmememiz gereken ve kahramanımızın bir çok oyunda tekrar tekrar karşılaştığı iki karakter daha var: Stan ve Murray.

Stan bir satışçı. Kendisi ile Melee Island’da, gemi satın almaya çalışırken (ve kendisi jenerik bir araba satıcısı üzerine modellendiğinden bize en pahalı gemileri itelemeye çalışırken) tanışıyoruz. İlk oyunda ikinci el gemi, ikinci oyunda tabut, üçüncü oyunda hayat sigortası, dördüncü oyunda devre mülk, beşinci oyunda da Guybrush’ın davasına ilişkin hatıralık eşyalar satıyor. Her seferinde kendisini dinlerken “Kazıklanıyor olabilir miyim lan?” diye düşünüyorsunuz -ki bir noktada o kadar uzun konuşuyor ki kendisini konuşmasının sonuna kadar dinleyebilmek (ve oyunda ilerleyebilmek için) için Guybrush’a sert bir kahve içirmek zorunda kalıyorsunuz.

Stan’in ne sattığını sormaya cesaretiniz varsa aşağı yukarı böyle bir yanıt alıyorsunuz. (temsili)

Murray ise Monkey Island efsanesine üçüncü oyunda dâhil oluyor, ancak çok kısa sürede en sevilen karakterlerden biri oluyor. Curse of Monkey Island’ın ilk bölümünde bir topu ele geçirip LeChuck’un kaleyi fethetmeleri için gönderdiği iskelet savaşçılarını havaya uçurduğumuzda bir tahtanın üzerinde Murray bize doğru yüzüyor. Kendisi kendi açıklamasına göre “çok güçlü ve şeytani bir kuvvet”, “Guybrush’ın felaketinin başlangıcı” ve “cehennem ordularının komutanı”. Ancak iskeletinin kalan kısmı havaya uçtuğu için varlığına sadece bir kuru kafa olarak devam edebiliyor -ki bu da dünyayı ele geçirme işini oldukça zorlaştırıyor olmalı. Oyundaki önemli gayelerinden biri Guybrush’ı korkutmak. Bu yüzden oyunun bir kısmını rastgele kuru kafalara “Murray, sen misin?” diye sorarak geçiriyorsunuz.

Guybrush’ı korkutmadığı zamanlarda da stüdyoya kapanıp yeni albümü üzerinde çalışıyormuş Murray.

Her ne kadar yeni bir Monkey Island oyunu ufukta görünmese de, birçok platformda Monkey Island oyunlarını bulabilir ve oynayabilirsiniz. Lucas Arts özellikle birinci ve ikinci oyunu aslına çok sadık bir şekilde yeni çizimler, seslendirme ve müzikler ile tekrar yayınladı. Her iki oyunda da tek bir tuş kullanarak eskiden göründüğü şekli ile yeni görüntü arasında gidip gelebiliyorsunuz. İkinci oyun aynı zamanda bir “yönetmen çekimi” de içeriyor. Oyunda belirli yerlerde Lucas Arts yetkililerini ilgili oyun sahnesini neden, nasıl yaptıklarını anlatırken dinleyebiliyorsunuz. Eğer temiz bir Karayip havası almak istiyorsanız eski macera oyunlarının zorluğunu hissedebileceğiniz bu seriyi kaçırmayın!

Gittiniz mi?

Hayır mı?

Güzel.

Monkey Island’ı Monkey Island yapan şeylerden biri de “Insult Swordfighting”, yani Hakaret Düelloları. Daha ilk oyunda çömez bir korsanken Melee Island’ın kılıç ustasını yenebilmek için eğitim almaya gidiyorsunuz. Size eğitimi veren Kaptan Smirk, uzun bir seanstan sonra anahtar bir tavsiye veriyor: “Dilin de kılıcın kadar keskin olmalı!” Bu tavsiye (ve sonrası) sizi Monkey Island’ın en eğlenceli bölümlerinden birine götürüyor: Oyun içerisinde düello yaptığınızda size bir hakaret ediliyor, siz de bu hakarete en uygun cevabı vermeye çalışıyorsunuz. Eğer doğru cevabı verebilirseniz avantaj kazanıyor, yanlış cevabı verirseniz de avantaj kaybediyorsunuz. Tüm hakaretleri ve cevapları öğrenebilmek için bol bol düello yapmak (ve kaybetmek) gerekiyor -ki en son düello için cevaplarınızı biriktirebilin. Son savaştaki hakaretler şimdiye kadar karşılaştıklarınızdan daha farklı oluyor, uygun cevabı düşünmek zorunda kalıyorsunuz. Hakaret Düelloları, Plunder Island’dan gemi ile açıldığınızda Kaptan Rottingham’ın geminizi basması ile tekrar karşınızda çıkıyor – sadece denizde vereceğiniz tüm cevapların hakaretler ile kafiyeli olması gerekiyor!

Lorekeeper ekibi de uzun çalışmalar neticesinde Türkçe olarak size hakaretleri ve cevapları derledi. Bol şans!

 

MELEE ADASI – KORSANLAR İLE DÜELLO

HAKARET  CEVAP
Tam bir çoban gibi dövüşüyorsun! İyi ya, sen de inek gibi dövüşüyorsun!
Bu senin SONun, seni sefil serseri! Ben de sana bir ipUCU vereceğim, ÇAKTIN mı?
Senden daha kibar maymunlarla konuştuğum oldu! Aile toplantınıza gidebildiğine sevindim!
Birazdan kılıcımı bir şiş kebap gibi giyiyor olacaksın! Ama önce onu süpürge gibi sallamayı bırakmalısın.
İnsanlar gelişimi görünce önümde yere kapaklanıyor! Ağız kokunu duymadan ÖNCE mi?
Oturup bu saygısızlığına seyirci kalamam! Yine basurun azdı, değil mi?
Senden daha akıllı bir köpeğim vardı. Bildiğin her şeyi o öğretmiş olmalı.
Kimse kanımı akıtmadı ve kimse akıtamayacak. O KADAR mı hızlı koşabiliyorsun?
Çocuk bezi giymeyi bıraktın mı? Neden? Ödünç mü almak istiyorsun?
Ne kadar iğrenç olduğunu anlatacak bir kelime yok. Evet var. Sadece hiç öğrenmedin.
Sana bakınca kusasım geliyor. Sana bakınca biri tam olarak onu yaptı diye düşünüyorum.
Mendilimle senin kanını sileceğim! O temizlikçilik işini kabul ettin demek!
Yüzümdeki bu yarayı büyük bir kavga sırasında aldım. Umarım burnunu karıştırmaman gerektiğini öğrenmişsindir.
Lanet bir korkak olduğunu duydum. Kimsenin senin adını bile duymamış olması daha kötü.
Benim zekâma denk değilsin, seni zavallı aptal. Eğer bir de kullanabilseydin gerçekten başım belada olurdu.
Bir dilenci gibi davranıyorsun. Kendini rahat hisset diye böyle yapıyorum.

 

MELEE ADASI – KILIÇ USTASI İLE DÜELLO

HAKARET CEVAP
Bedenindeki son damla kana kadar seni sağacağım! İyi ya, sen de inek gibi dövüşüyorsun!
Senin için bugün uzun ve derin bir dersim var. Ben de sana bir ipUCU vereceğim, ÇAKTIN mı?
Pisliğin ve aptallığın ne demek olduğunu şimdi anladım. Aile toplantınıza gidebildiğine sevindim!
Dilim her kılıçtan keskindir. Ama önce onu süpürge gibi sallamayı bırakmalısın.
Akıllı düşmanlarım beni görür görmez kaçmaya başlarlar! Ağız kokunu duymadan ÖNCE mi?
Gerçek bir kıç ağrısısınız, bayım! Yine basurun azdı değil mi?
Hayatımda sadece bir defa senin kadar korkak biriyle tanıştım. Bildiğin her şeyi o öğretmiş olmalı.
Kimse BENİ senin kadar kötü dövüşürken göremez. O KADAR mı hızlı koşabiliyorsun?
Umarım çabuk kaçabilmek için yakında bir teknen vardır. Neden? Ödünç mü almak istiyorsun?
Sana yardım edebilecek hiçbir hareket yok. Evet var. Sadece hiç öğrenmedin.
Kardeşin de senin gibiyse, bir domuz ile evlenmek daha iyi olur. Sana bakınca biri tam olarak onu yaptı diye düşünüyorum.
Benim ismimden bu adanın bütün kirli köşelerinde korkulur! O temizlikçilik işini kabul ettin demek!
Son kavgam bittiğinde iki elim de kan içindeydi. Umarım burnunu karıştırmaman gerektiğini öğrenmişsindir.
Benim kılıcım Karayipler’in tamamında bir efsanedir! Kimsenin senin adını bile duymamış olması daha kötü.
Bir kılıç ustasının cesaret ve becerisine sahibim. Eğer bir de kullanabilseydin, gerçekten başım belada olurdu.
Bana söylediğin her şey aptalca. Kendini rahat hisset diye böyle yapıyorum.

 

DENİZ DÜELLOLARI

HAKARET KAPTAN ROTTINGHAM  CEVAP
Seni bir tek bir tabut içinde muhafaza edeceklerini biliyorsun. Saldırılarım ile koca adaları itlaf ettim! Ağız kokunla, eminim hepsini boğarak telef ettin.
Gecelikli bir maymun kadar iticisin. Ancak bir Shar-Pei kadar çekicisin. Nişanlına o kadar benzediğime emin misin?
Seni öldürmek, meşru bir cinayet olacak! Seninle işim bittiğinde, bedenin çürümüş ve kokuşmuş olacak. O zaman seni öldürmek güzel bir bahar temizliği olacak!
Bu dünyaya gelmiş en çirkin yaratıksın! Bu tipinle domuzların bile midesini bulandırırsın. Eski çıktıklarını saymazsak haklısın.
Seni mangaldaki bir domuz gibi şişleyeceğim. Dudaklarını neredeyse bir balığa benzeteceğim. İşimiz bittiğinde seni ayıklayıp filetolayacağım.
Gömülmek mi istersin, yakılmak mı? Sana bir seçenek sunacağım. Kafanı mı uçurayım, şişleyeyim mi? Sen etrafımdayken, tütsülenmek daha iyi bir seçenek sanki?
Benimle yüz yüze gelince taş kesildiğini düşünüyorum! Bu kadar korkak birini gördüğümü hiç hatırlamıyorum! Bu senin yüzün mü? Ben onu senin kıçın sanıyordum!
Baban seni ilk gördüğünde herhâlde yüreği ağzına geldi! Türüne bir hakaretsin, hiç görmedim böyle haysiyetsizliği! En azından benim nereden geldiğim belli.
Başa çıkamazsın benim hazırcevaplığım ile! Seni üfürüp savurmama engel olamaz kimse! Sorun değil ama ağız spreyi kullansan keşke.
Böyle acemice kılıç oyunu hiç görmedim! Hiçbir kılıç dövüşünü kaybetmedim! Hep kaçıyor olmasaydın eminim fırsatını bulurdun.
En garde! Touché! Ananın taktığı o peruk da ne! Ya, bu gerçekten çok klişe!
Karayipler boyunca, başarılarım hep kutlandı! Kılıçla olan yeteneklerim hep takdir topladı! Ne yazık ki hepsi kafadan atıldı.
Soyun kuruyana kadar uyku haram bana! Bir tuvalet temizlikçisini bile rahatsız edersin bu kokuyla! Kafeinsiz kahveye mi dönsen acaba?
Seni mahvedeceğim, biçeceğim ve delik deşik edeceğim! Hangi niteliğim seni en çok korkuttu bilemeyeceğim. Sadece kokunla bile kusacağım, kızacağım ve bayılacağım.
Tanrı muhafaza etsin beni! Ölmüş de yürüyen bir şeye benziyorsun! Postunu dünyada hiç bir şeyin kurtaramayacağını biliyorsun! Seni bir tek bir tabut içinde muhafaza edeceklerini biliyorsun.
Gece gündüz peşindeyim, kaçabileceğin bir yer yoktur. Avıma acımadığım ve hep kovaladığım doğrudur! O zaman iyi bir köpek ol. Otur! Dur!