Lorekeeper

ARTEFAKT ÖYKÜLERİ: DEMON HUNTER

Havoc – Twinblades of the Deceiver

 


Hilekâr’ın İkizkılıçları

Heyhat, zavallı Varedis. Onu iyi tanırdık… Ancak arkasından ağıt yakmayacağız. Ölümü bunca Illidari kanını döken bir hain için fazla hızlı ve merhametli oldu zaten.

Varedis’in eredar efendisi Kil’jaeden’ın özüyle bütünleşmiş olan bu silahları gerçekten de tehlikeli. Seni Hilekâr’ın yeni kuklası yapmaya çalışacaklarına şüphe yok. Varedis’in yaptığı gibi zayıflığına yenik düşme sakın.


Hilekâr’ın İkizkılıçları, Bölüm Bir

Bu kılıçlar Varedis Felsoul’a aitti. O da bir Illidari’ydi; hatta aramıza katılan iblis avcılarının en iyilerinden biriydi.

Derken hepimize ihanet etti. Bu kılıçların içindeki güç, Varedis’in kardeşlerine sırtını dönüp bir zamanlar yok etmeye yemin ettiği orduya katılmasının ödülüydü. Onun yaptıklarını geri çeviremeyiz ancak Lejyon adına akıttığı her damla kanın öcünü alabiliriz. Bu kılıçlarla onların bize yaptığını bin misliyle ödetebiliriz.

Biraz da şansın yardımıyla bir gün bu kılıçlar, Varedis’in efendisine karşı da kullanılacaklar.


Hilekâr’ın İkizkılıçları, Bölüm İki

Varedis Felsoul’un başardıklarını da unutmayalım. Veliaht prensi Kael’thas Sunstrider’ın Lord Illidan Stormrage’e iblis avcısı olarak eğitilmek üzere yolladığı ilk beş kan elfinden biriydi. Eğitim çok acımasızdı; beş elften üçü ilk süreçte öldü, dördüncüsüyse aklını yitirdi.

Yalnızca Varedis hayatta kaldı. İblisleri öldürmeye duyduğu açlık kuvvetliydi; hatta Lejyon’un kanını tatmadan düşmesine engel olacak kadar kuvvetliydi. Gözlerini suratında bir gülümsemeyle, elleri bile titremeden feda etmişti.

O zamanlar Yakan Lejyon’a meydan okuma konusunda gelmiş geçmiş en kararlı ruhlardan biri olacak gibi duruyordu.


Hilekâr’ın İkizkılıçları, Bölüm Üç

Varedis’in eğitimi, Illidari arasındaki yerini hak ettikten sonra da devam etti. Eğitimin kalanı da ilk kısımlarını aratmayan zorlu bir sınavdı. Tecrübesiz iblis avcılarının yıllarca kütüphaneleri ya da derslikleri karıştırma gibi bir lüksü yoktu. Taze çaylaklar, tecrübeli kılavuzlar eşliğinde zorlu görevlere yollanıyorlardı.

Varedis de Illidan’ın en iyi üç savaşçısıyla birlikte talim yaptı. Zamanla kılıçları, kozmosun dört bir yanında iblis kanı dökerlerken onlarınkine katıldı.

Varedis sadece bir yıl içinde akıl hocalarını geride bıraktı ve diğer çaylaklara Lejyon’la ilk karşılaşmalarında yardımcı olmaya başladı. Gerçekten de etkili bir savaşçı haline gelmişti ve arada sırada en önemli yolculuklarında Lord Illidan’ın kendisine bile eşlik eder olmuştu.


Hilekâr’ın İkizkılıçları, Bölüm Dört

Varedis’in en önemli görevi, tek başına çıktıklarından biriydi. Lord Illidan, Outland’de Gölge Konseyi’nin hâlâ birçok aktif üyesi olduğuna dair raporlar almıştı. Varedis de bulabildiği –ve çalabileceği- her türlü bilgiyi almak için bu göreve yollandı.

O gün çok fazla kan dökmesi bile gerekmemişti. Varedis çok fazla dikkat çekmeden Gölge Konseyi çıraklarının olduğu mağaraya girmeyi başardı. Ona oldukça tuhaf gelen, iblis özüyle parlayan bir kitap buldu. Kitabın içinde iblislerin doğası, zayıflıkları, alışkanlıkları gibi nice paha biçilmez bilgi vardı. Bu kitap –yani Fel İsimler Kitabı– muazzam bir gücü içinde barındırıyordu.

Ve onu alıp kaçmak imkansızdı. Gölge Konseyi yaptığı büyülerle kitabın yerinden kıpırdatılmasını bile önlemişti.

Hızlıca düşünen Varedis, kitabın gücünden çekebildiği kadarını çekti ve kitabı olduğu gibi bırakıp kaçtı. Gölge Konseyi’nin bir Illidari’nin o mağaraya sızmış olduğundan haberi bile olmadı.

Lord Illidan bu başarısı için Varedis’i bolca övdü. Ne de olsa iblislerin gücünü onlara karşı kullanmak, iblis avcılığının temel prensiplerinden biriydi. Varedis’in gururu şiştikçe şişti.


Hilekâr’ın İkizkılıçları, Bölüm Beş

Varedis, artmış gücünü yıllarca büyük keyifle kullandı ve Yakan Lejyon için bir baş belası olmaya devam etti. İblislerin hareketini daha gerçekleşmeden hissedebiliyor, ne düşündüklerini daha onlar harekete bile geçmeden anlayabiliyordu.

Ancak Varedis’in bilmediği bir şey vardı: Aslında kitabın gücünü çalmamış, sadece onunla bir bağlantı kurmuştu.

Yakan Lejyon Outland’i istila ettiğinde kaos çıktı. Illidan son planlarını harekete geçirip yardım etmeleri için Illidari’yi çağırdı.

Orda ve İttifak’ın kahramanları, Yakan Lejyon istilasını püskürtmek için Kara Geçit’ten akın akın geldiler. Gölge Konseyi’nin üyeleriyle yüzleştiler ve Fel İsimler Kitabı’nı koruyan büyüleri kırarak kitabı çalmayı başardılar.

Bu olay Varedis’in düşüşünü başlattı.


Hilekâr’ın İkizkılıçları, Bölüm Altı

Ne Orda ne de İttifak Illidan’ın planlarını anlamıyordu. Onu Lejyon’un bir müttefiği olarak görüyorlardı. Bu inançla hareket ederek Kara Tapınak’ı kuşatmaya aldılar. Birçok Illidari buna engel olmaya çalıştı; Varedis de bunların arasındaydı.

Ancak karşısına elinde Fel İsimler Kitabı olan güçlü düşmanlar çıktı. Kitabı yok etmeye başladılar; sayfa sayfa yırttılar. Varedis şok olmuş bir şekilde kitabın yok edilmesinin kendisini de zayıflattığını fark etti. Kitaptan ödünç aldığı iblis güçleri bir anda söndü.

Varedis, Kara Tapınak’ta öldü. İblis enerjisiyle bağlanmış ruhuysa huzur bulmadı. Onun yerine Çarpık Düzlem’e taşındı.


Hilekâr’ın İkizkılıçları, Bölüm Yedi

Bu, bütün iblis avcılarının karşılaştığı bir riskti. Bir iblisin gücünü çalmak, savaşta düştüğümüz zaman ruhumuzun onların düzlemine geçmesi riskini doğuruyordu.

Varedis Felsoul’un kaderi de tam olarak bu oldu. Kil’jaeden’ın ta kendisi ruhunu ele geçirdi ve bitmek bilmez işkencelere maruz bıraktı.

Varedis başta karşı koydu. Ruhunu kırmayı başaran acı olmamıştı zaten. Kil’jaeden’a Hilekâr demelerinin bir sebebi vardı; eredar lordu da Kara Tapınak’taki savaşın yaşattığı şok üzerinden hareket etti. Varedis’in karşı karşıya geldiği kahramanlara gücünün kaynağını kim söylemişti?

İblisler değildi, bu kadarı kesin. Lejyon’a kalsa Fel İsimler Kitabı’nı mümkünse tek parça halinde geri almak isterlerdi. Aynı sebepten ötürü Gölge Konseyi de olamazdı. “Illidari yapmış olmalı,” dedi böylece Kil’jaeden. “Bir tek onlar gücünü biliyordu. Sana ihanet ettiler.”

Eninde sonunda Varedis ona inanmaya başladı.


Hilekâr’ın İkizkılıçları, Bölüm Sekiz

Kil’jaeden bir kere Varedis’in zihnini zehirledikten sonra düşmüş Illidari’yi tahrik etmeye devam etti. İblis avcısı, Lejyon’un gerçek gücünü sadece şöyle bir tatmıştı. Eğer Varedis Yakan Lejyon’a bağlılığını sunarsa bu gücün tamamına sahip olacaktı.

Varedis bütün yeminlerini bozup dostlarının hepsine ihanet ederek bu teklifi kabul etti.

Kil’jaeden’ın onun için özel planları vardı. Başka eredarların yardımıyla tehlikeli ve acı verici bir ayin düzenledi ve kendi ruhunun ufak bir kısmını Varedis’inkiyle birleştirdi. Ayin sona erdiğinde Varedis bir iblis avcısı değil, bir iblisti. Yakan Lejyon’a sonuna kadar sadık ve intikam almak için sabırsızdı.

Varedis bu değişimden silahlarının da etkilendiğini fark etti; onlar da değişmişti. Gerçekleştirilen ayin, ikizkılıçlarını da Kil’jaeden’ın muazzam gücünden bir parçayla güçlendirmişti.


Hilekâr’ın İkizkılıçları, Bölüm Dokuz

Taraf değiştirdikten sonraki yıllarda Varedis, Yakan Lejyon’a karşı gelen herkes için bir dehşet hâline geldi. Dünya ardına dünya, şehir ardına şehir gidip masum ardına masum kanı döktü.

Çoğunlukla sessiz çalışıyordu. Gizlice. Yakan Lejyon, Azeroth’taki kimsenin Varedis’in gerçek potansiyelini öğrenmesini istemiyordu.

Yine de Lejyon bazen Varedis’e ihtiyacı olan tatmin hissini sunuyordu. Illidan’ın ölümünden sonra Outland ve Azeroth’un tenha köşelerine kaçmış olan az sayıda Illidari bulunuyordu. Varedis onları tek tek avlamakla görevlendirildi. Bu görevden memnundu. Zira onlar Varedis’e ihanet etmişti… En azından o, buna inanıyordu.


Hilekâr’ın İkizkılıçları, Bölüm On

Uzunca bir süre bizi, yani Illidari’yi, neyin avladığını anlamadık. Lejyon’un Parçalanmış Adalar’a gelişine kadar kendisini ortaya çıkartmamıştı.

Gardiyanların Mahzeni yağmalandığında gökte koca bir gölge belirmişti. Bu gölge yeni kurtarılmış Illidari arasında defalarca dalıp onları kaçmaya çalışırlarken öldürmüştü. O gölge Varedis Felsoul’du. Bu kadar çok Illidari bir araya toplanmış ve savunmasızken bizi katletme şansını kaçırmak istememişti.

Muhtemelen taktiksel bir sebebi de vardı. Yaptıkları onun farkına varmamıza sebep oldu. Aramızdan, yani Illidari’nin en güçlü üyelerinden birinin peşinden geleceğini biliyordu; muhtemelen onu da bir tuzağa çekebileceğini düşündü.

Son anlarında muhtemelen bu kararından büyük pişmanlık duymuştu.


Hilekâr’ın İkizkılıçları, Bölüm On Bir

Varedis’in hikâyesi bir uyarı olsun. Kararlıydı, güçlüydü, zekiydi ve etkiliydi. Yine de zihni kendi silah arkadaşlarından birinin ona ihanet ettiği düşüncesini kaldıramadı. Her Illidari’nin elbet bir zayıflığı mevcuttur ve hiçbir Illidari iblislerin cezbedici oyunlarına bağışık değildir.

Yakan Lejyon bunu biliyor. Her ne zayıflığa sahipsen Lejyon gün gelip seni de sınayacak.

Ancak o gün gelene kadar bırak da bizden biraz korksunlar. Bu ikizkılıçlar, Kil’jaeden’ın gücünün bir ölçüsüydü ve eminim ki ırkdaşlarımızın uçlarında can vermesi hoşuna gitmiştir.

Bu kılıçlarla bundan sonra yapacaklarımızı görünce o kadar da hoşuna gitmeyecek.

Vengeance – Aldrachi Warblades

 


Aldrachi Savaşkılıçları

Aldrachi Savaşkılıçları’nın üzerindeki sayısız çentik ve oyuk, vahşet dolu tarihlerinin haritasını çıkartıyor aslında. Bu silahlar binlerce iblisi yok edip onların o çarpık ruhlarını özümsemiş durumda. Söylentilere göre bu savaşkılıçları, Yakan Lejyon’un lideri Sargeras’ın o eriyik kanını bile akıtmış zamanında.

Gerçekten de bu olağanüstü kılıçların sıradışı güçleri bulunmakta. Senin ellerinde Lejyon’a karşı nasıl bir yıkım yaratacaklarınıysa tahmin etmek imkânsız.


Aldrachi Savaşkılıçları, Bölüm Bir

Kadim Aldrachi ırkından geriye kalan ve nadir bulunan efsaneler, onların eşi benzeri olmayan savaşçılar olduklarından bahseder. Bu gururlu ırkın mensupları, ilk doğdukları andan itibaren savaşmak için yetiştirilirlerdi. Bütün kültürleri de bu olgunun etrafında şekillenmişti; askerî hizmet bütün aldrachiler için zorunluydu ve çocuk yaşta, yürümeyi öğrenir öğrenmez başlardı.

Toranaar için de böyle olmuştu; ilk adımını atmasının hemen ardından acımasız aldrachi savaş makinesinin kollarına atılmıştı.

Saygı duyulan savaşçılarla dolu bir soydan geliyordu ve ağabeyi de aralarındaki en büyük savaşçıydı. Toranaar’ın soyağacı göze alındığında kendisinden beklenenler de büyüktü. O da kimseyi hayal kırıklığına uğratmayacaktı.


Aldrachi Savaşkılıçları, Bölüm İki

Toranaar yıllar süren vahşi eğitimleri ve zayıfla güçlü olanı birbirinden ayıracak güç testlerine başarıyla dayandı. Onca acı ve ızdırap içerisinde tek bir düşünce Toranaar’ı yönlendiriyordu: Bir çift savaşkılıcını taşıma hakkına sahip olmak.

Aldrachiler arasında kıymetli silahlar, bir statü sembolü olarak görülürdü ve unvanlar veya servetten çok daha büyük bir gıptayla bakılırdı. Savaşkılıçlarıysa prestij söz konusu olunca diğer bütün silah türlerini gölgede bırakırdı. Bu kudretli silahlar, dünyanın derinliklerinde bulunan nadir kristallerden yapılırdı. Bu tuhaf mineraller birçok değişik özelliğe sahipti; en büyük özellikleriyse ölülerin ruhunu özümsemeleriydi. Demirciler canla başla korudukları tekniklerle bu kristalleri geliştirip onları birer ölüm aracı hâline gelecek şekilde döverlerdi.

Sonuç olarak ortaya çıkan silah kurbanlarının ruhunu içerdi. Kılıçların özümsediği her ruh, silahı daha da büyük bir güçle ödüllendirirdi. Savaşkılıçlarının en kadim olanları binlerce ruhu barındırırdı ve en az onları kullanmış olan amansız aldrachi savaşçıları kadar (belki de daha fazla) korkulurdu bu silahlardan.

Genç Toranaar her gece yatağında yara bere içindeki incinmiş bedeniyle yatarken kendini savaşkılıçlarını kuşanırken hayal ederdi. Bu hayalin gerçeğe dönüşmesini diliyordu.


Aldrachi Savaşkılıçları, Bölüm Üç

Eğitiminin sonlarına doğru Toranaar, son büyük testiyle karşı karşıya kaldı. Aldrachi yüksek askerî kurulu, kıdemli savaşçılardan birini rastgele seçerek çaylak askerle ölümüne dövüştürmeye karar verdi. Düello günü gelip çattı ve Toranaar rakibiyle yüzleşmek için ayinsel dövüş arenasına adım attı.

Karşısındaki ağabeyiydi.

Toranaar ağabeyine şöyle bir bakış attıktan sonra gözlerini rakibinin parlayan savaşkılıçlarına dikti. Toranaar’ın hayalleri artık çok da uzakta değildi ve hiçbir şey onu bu hayali gerçekleştirmekten alıkoyamayacaktı. Ailesi bile.

İki kardeş bütün bir gece ve takip eden gün boyunca dövüşmeye devam ettiler. Toranaar nihayet ağabeyini silahsız bırakıp savaşkılıçlarını kendi eline aldığında ikisi de ölümün eşiğindeydi. Tek bir kelime bile etmeden silahları ağabeyinin göğsüne gömdü ve düşmüş savaşçının ruhunu kana kana içmelerini sağladı.


Aldrachi Savaşkılıçları, Bölüm Dört

Aldrachi ırkının hikâyeleri Yakan Lejyon ve onun efendisi Sargeras’a kadar ulaştı. Sargeras ve iblis ordusu, evrendeki tüm hayatı yok etme görevlerini yerine getirmek adına sayısız ölümlü medeniyetini yerle bir etmişti. Her zaman yeni kudretli ırklar bulup onların iradesini kendi hükmüne boyun eğdirmenin peşinde olan Sargeras için aldrachiler mükemmel birer aday gibi gözüküyorlardı.

Bu yüzden de aldrachi dünyasını doğrudan yok etmek yerine öncelikle istila edilmesi emrini verdi. Lejyon savaşçıları aldrachileri iyice zayıflatacak ve böylece onları sonrasındaki iblis dönüşümüne hazır hâle getireceklerdi. Kara Titan, takipçilerinin büyük kayıplar vereceğini bilse de çok umursamıyordu.

Bir yıl da alsa, on ya da yüz yıl da… Sargeras nihayetinde aldrachileri kendi hükmüne bağlayacaktı.


Aldrachi Savaşkılıçları, Bölüm Beş

Ölülerin El Yazması” olarak da bilinen nathrezim kayıtlarından alıntı:

“İlginç yaratıklar şu aldrachiler. Tahminlerimizden çok daha dayanıklı ve umut verici çıktılar.

“Lejyon, pit lordlar ve felmuhafızlar, shivarra ve mo’arglardan oluşan engin bir denizmişçesine küçük dünyalarını bir ufuktan diğerine ezip geçen bir güçle istila etti. Buna rağmen aldrachiler istilayı bastırmayı başardı. Tek bir savaşçılarını indirmek için yüzlerce iblis düştü. Aldrachi ırkı, yırtıcı hayvanlar gibi savaştı ancak hiçbiri Yenilmez Toranaar olarak anılan yaratık kadar vahşi değildi.

“Savaşkılıçları çarpışmaların gürültüsünü bastıracak şekilde uğuldadı ve yakına gelen her şeyi biçti. Toranaar, öldürdüğü her iblisle gücünü ve enerjisini yeniliyor gibiydi. Tek başına bir orduydu adeta.”


Aldrachi Savaşkılıçları, Bölüm Altı

İblisler dalga üzerine dalga şeklinde aldrachi saflarına çarptılar. Toranaar ve diğer tecrübeli savaşçılar bütün saldırıları püskürttüler ancak Lejyon’un sayısı azalmıyordu. Yenilen her iblisin yerine yenisi geliyordu. Yavaş ama kararlı bir şekilde ilerleyen Lejyon, aldrachi direnişini tüketerek onları savaşla yıpranmış başkentlerinin kalbinde yer alan kaleye geriletti.

Geriye sadece Toranaar ve bir avuç savaşçı kalmıştı. Her biri kestikleri binlerce kurbanın ruhuyla dolup taşmış savaşkılıçları taşıyordu. Her yönde hem aldrachi hem de iblis cesetleri toprağı örtmüştü. Anlatılanlara göre göz alabildiğince çıplak bir toprak parçası görmek bile mümkün değildi.

Toranaar müttefiklerini toplayıp sıradaki Lejyon saldırısı için hazırlandı ancak beklediği saldırı gerçekleşmedi. Aldrachileri şaşırtan bir şekilde iblislerin ilerleyişi durdu. Lejyon safları arasından canavarımsı bir silüet çıktı.

Gelen Sargeras’tı ve Toranaar’a bir teklifi vardı.


Aldrachi Savaşkılıçları, Bölüm Yedi

Kimse Sargeras’ın Toranaar’la görüşmeye gittiğinde hangi forma büründüğünü bilmiyor. Bazı nathrezim kayıtlarına göre Lejyon’un devasa lideri, gücünün ufak bir kısmını bir avatar formuna aktarmış ve aldrachi kalesine böyle gitmişti. Hakikat ne olursa olsun, Toranaar’ı Lejyon’a katılmaya davet ettiği kesindi.

Sargeras, aldrachi savaşçısına ve müttefiklerine hayal ettiklerinin ötesinde bir güç vadetti. Teklife göre bizzat kişisel korumaları olarak görev alacak ve savaş sırasında on binlerce iblisin komutanlığını yapacaklardı. Sargeras, böyle bir önerinin savaş sevdalısı aldrachi için dayanılmaz bir teklif olduğuna inanıyordu.

Toranaar’ın reddi kesindi. İblislerin öldürdüğü aldrachilerin intikamını almak için Lejyon’u yok etmeye ya da bunu denerken ölmeye yemin etti. Her hâlükârda Sargeras’a asla boyun eğmeyecekti.


Aldrachi Savaşkılıçları, Bölüm Sekiz

İblisler hâlâ Toranaar ve Sargeras arasındaki savaşı fısıldar dururlar. Lejyon ordusu liderlerinin aldrachi savaşçısıyla yapacağı düelloyu izlemek için toplanmıştı. Sargeras istediği anda Toranaar’ı kolayca yok edebilirdi ancak istediği şey yıkım değildi.

Sargeras aldrachi kahramanını yozlaştırmak istiyordu ve bunu başarabilmek için de Toranaar’ı iyice tüketmeliydi. Lejyon’un lideri günlerce bunu gerçekleştirebilmek için uğraştı. Avıyla oynayan cani bir yırtıcı gibi, Toranaar’a yalnızca yıpratacak ölçüde güçle saldırıyordu.

Toranaar tecrübeli bir savaşçıydı ve Sargeras’ın planını fark etmişti. Lejyon’un kumandanını savaşta yenemeyeceğini biliyordu ve böylece son bir başkaldırı yapmaya koyuldu. Aldrachi savaşçısı boyun eğmiş numarası yaptı; Sargeras gardını düşürdüğündeyse saldırdı.

Savaşkılıçları Sargeras’ın derisini deşti ve yaradan alev püskürdü. Sığ bir yara olsa da diğer aldrachiler zaferle uludular.

Bu, bir zamanlar görkemli başkentlerinde buna benzer savaş çığlıklarının son kez yankılanışı oldu.


Aldrachi Savaşkılıçları, Bölüm Dokuz

Toranaar’ın başkaldırısı Sargeras’ı çileden çıkarttı. Göz açıp kapayana kadar Toranaar ve silah arkadaşı olan aldrachileri parçalara ayırdı. Sargeras’ın gazabı o kadar büyüktü ki bedenlerinden geriye tozdan başka bir şey kalmadı. Lejyon’un kumandanı, ordularına aldrachi dünyasını cehennem ateşiyle yakıp sonsuza kadar küllerin tüteceği bir yer hâline getirme emrini verdi.

Sargeras, aldrachiyi yozlaştırmayı başaramamış olsa da eli boş dönmemişti. Toranaar ve soyunun savaşkılıçları hâlâ sağlamdı. Eğer aldrachi Lejyon’a hizmet etmeyecekse belki de bu silahlar ederdi.


Aldrachi Savaşkılıçları, Bölüm On

Sargeras, teğmeni Hilekâr Kil’jaeden’ı aldrachi savaşkılıçlarını dağıtmakla görevlendirdi. İblis, binlerce yıl boyunca Lejyon’un en iyi savaşçılarını aradı. Kil’jaeden’ın standartlarına uyanlar, bir çift savaşkılıcıyla ödüllendirildiler. İblis ellerinde bu silahlar medeniyetleri katletmeye, ırkları kökünden kazımaya ve yüz binlerce ölünün ruhlarını emmeye devam ettiler.

Zaman içinde Kil’jaeden, Toranaar’a ait olanlar dışındaki bütün savaşkılıçlarını dağıttı. Onunkisi aldrachi silahları arasında en kuvvetli olanlardı. Kil’jaeden, Sargeras’ın bile kanının akıtmış olan o efsane kılıçları özenle sakladı ve hak edecek kadar acımasız bir savaşçının gelmesini bekledi.


Aldrachi Savaşkılıçları, Bölüm On Bir

Yıllarca arayıştan sonra Kil’jaeden, nihayet Toranaar’ın savaşkılıçlarına layık birini buldu. Adı Caria Felsoul’du ve Illidari’nin en kurnaz, en hünerli iblis avcılarından biriydi.

Caria kendi isteğiyle Illidari’ye sırtını dönmüş ve güç karşılığında hizmetini Lejyon’a sunmuştu; Kil’jaeden da onu ödüllendirdi. İblis avcısını karanlık enerjiyle besledi ve ondan kusursuz bir hizmetkâr yarattı. Onu düşmanlarının üstüne salmadan önce de Aldrachi Savaşkılıçları’nı hediye etti.

Kil’jaeden bu son hareketten büyük bir keyif aldı –zira bu Toranaar’ın uğrunda savaştığı her şeye tersti. Aldrachi, bu savaşkılıçlarını halkının onurunu koruyup Sargeras’ın güç teklifini reddetmekte kullanmıştı. Caria gibi bir hain tarafından kuşanılmak, bu muazzam silahları ihanet, cinayet ve onursuzluğun aracı hâline getirecekti.