Lorekeeper

THE ELDER SCROLLS TARİHÇELERİ – BÖLÜM 1: YARATILIŞ

“Basitçe ele almak gerekirse İnsan ve Aldmeri dünya görüşlerinin birbirinden farklı olmasının sebebi ölümlülerin ilahlarla olan ilişkisidir. İnsanlar, ölümsüz güçler tarafından yaratıldıklarına inandıkları mütevazı bir görüşü benimserler, Aldmerler ise ölümsüz güçlerin soyundan geldiklerine inanırlar. Çok büyük bir fark gibi görünmese de bu durum değişik tarzlardaki mitolojik efsanelerin sebebi olmuştur.”

-Monomyth

Yukarıdaki alıntıdan anlaşılacağı üzere Elder Scrolls evreninin yaratılış hikayesi temelde tek bir olay olsa da her ırk kendi kültürleri ve coğrafyalarına göre bunu farklı yorumlamıştır. Aynı tanrılara farklı isimler verilmiş, aynı olaylar farklı bakış açılarıyla değerlendirilmiştir. Biz de bu durumdan yola çıkarak her ırkın kendi dünya görüşünü ayrı ayrı anlatmak yerine genel kabul gören, ortak paydaları anlatacağız.

Elder Scrolls evreni, diğer fantastik evrenlerle karşılaştırdığımızda dini ögeleriyle ön plana çıkar. Tabi bundaki en önemli etken, bu fantazyanın köklerini atan yazarın din bilimleri mezunu olmasıdır. Özellikle Hint ve Sümer (ayrıca Doğu kültürleri) inançları Elder Scrolls evreninin oluşumunda kilit rol oynamıştır.

Anu ve Padomay

Anu ve Padomay, Taoizm’deki Yin ile Yang’a benzer. Hatta evrenin temeli Yin ile Yang’a dayanıyor dersek yanlış bir şey söylemiş olmayız. Anu ile Padomay, farklı ırklarda farklı şekilde de isimlendirilir; Anu-Padomay, Anuiel-Sithis, Ak-El, Satak-Akel, Is-Is Not gibi. Anu ışığı temsil eder, pozitiftir; Padomay ise tam tersi karanlıktır ve negatiftir. Hareket, karşıtlıktan doğar; Anu ve Padomay’ın birbiriyle yaptığı kavga sonucu tanrıcıklar, gökyüzü ve gezegenler oluşmuştur. Bu iki zıtlığın kavgası sonucu oluşan asıl önemli şey ise Gri Belirsizlik yani canlıların yaşadığı Nirn gezegenidir.

Nirn Gezegeni

Hangisinin evreni yarattığı sorusunu sorarsak tam bir cevap alamayız fakat Padomay’ın katkısı daha büyüktür. Anu, kendisine dişi Nir’i yarattığında buna aşık olur. Bu, aynı zamanda evrenin ilk aşk hikâyesidir. (Önemli not: Sevgi, Elder Scrolls evreninde çok büyük öneme sahiptir). Padomay bunu kıskanır ve Nir’i yaralar, Anu da buna mani olmak için Padomay ile kavga eder. Sonunda Nir ölür ancak ölürken 12 tane gezegen doğurur. Padomay bu 12 gezegeni parçalar, Anu ise geriye kalan parçaları toplayıp bunları birleştirir ve tek bir gezegen haline getirir: Nirn. Nirn üzerinde canlıların yaşayacağı tek gezegen olacaktır. Padomay bunu öğrendiğinde bir kez daha saldırmak için gelir fakat Anu bu sefer kendisini feda ederek Padomay’ı zamanın dışına çeker; böylece Padomay yaratılışı bir kez daha sabote edemeyecektir fakat Anu da zamanın dışına çıkmıştır.

İki kardeşin kavgasında dökülen Anu’nun saf kanı ile Aedralar oluşurken Padomay’ın saf kanından ise Daedralar meydana gelmiştir. Anu ve Padomay’ın ardından oluşan tanrıcıklar (veya şimdiki durumu ele alırsak tanrılar) birbirlerinden farklıdır ve çok çeşitlidir. Hepsi aynı güçte olmayan bu tanrıların geneline et’Ada ismi verilmektedir.

Anu ve Padomay’ın ‘ölümü’ ile zaman başlar.

Aedra

Anu’nun kanından oluşan Aedralar, oyunlarda gördüğümüz sekiz taneyle sınırlı değildir. Örneğin Skyrim oyununda Akatosh, Arkay, Dibella, Julianos, Kynareth, Mara, Stendarr ve Zenithar, Aedra olarak tanıtılır. Halbu ki ilk oluşumlarında bu sekiz dışında daha çok sayıda, belki de binlerce Aedra olduğuna inanılmaktadır.

Bir Aedra olan Akatosh’un muskası

Yaratılış sonucunda bazı Aedralar evreni terketmiş, bazıları yaratılış için kendisini feda edip yok olmuş, yukarıda saydığımız sekizler ise ne kendilerini feda edip ne de kaçmayıp yaratılan evrende düzeni sağlamayı amaç edinmişlerdir. Aedra, Daedra’nın karşıtı olarak da açıklanabilir.

Daedra

Yazımızda Daedra dediğimizde Daedrik Prenslerden bahsetmiş oluyoruz. Çünkü Daedraların kendi yarattığı piyonları olan varlıklara da Daedra denmektedir.

Her Daedra kötü diye bir kural yoktur. Mesela Meridia esasen Daedra değildir, sonradan olmuştur. Elder Scrolls evreninde “Daedra olunmaz, doğulur” diye bir kaide olmadığı için Meridia da Daedra kategorisine girmektedir. Meridia aslında bir Magna Ge olsa da Daedralarla olan aşırı samimiyeti yüzünden Aetherius’tan kovulmuştur. Sonucunda Meridia, Daedra olmayı seçmiştir. Daha önce de bahsettiğimiz gibi Daedralar sadece Padomay’ın kan damlalarından oluşmuştur. Evrenin Oblivion denen bölgesinde yaşarlar. Belli bir cinsiyetleri yoktur.

Daedra Meridia
Yaşamın Daedrik Prensi, Sonsuz Enerjinin Hanımı

Kısa Not: AE kelimesi Ehlnofex dilinde İngilizcedeki “is” kelimesine karşılık gelmektedir. DAE ise tam tersi olan “is not” dır. Yaratılışa katılan Aedralar “is joined”, Daedralar ise “is not joined” olarak anlam bulur.

Yaratılışın Başlangıcı

Lorkhan, akranlarına bir yaşam, yeni bir düzen planıyla gelir: Ona göre ölümlü canlıların olduğu bir evren yaratılmalı ve Aedralar da bu düzenin bekçileri olmalıdır. Bu plan et’Adalardan bir kısmına çekici gelmez ve ilgilenmezlerken kimisi ise -ki bu büyük çoğunluğa tekabül eder- bu fikri benimseyip canlıları yaratmaya başlamışlardır.

Magnus’un Ayrılışı

Et’Adalardan en kudretlisi denebilecek olan Magnus, kainatın tasarımını yapmıştır. Kendisine “Mimar” da denmektedir. Yaşamın yaratılışı sırasında et’Adalar, kendi güçlerinin zamanla tükendiğini fark ederler zira yeni bir canlıya yaşam verirken kendileri yaşamlarını kaybetmektedirler. Lorkhan bunu bilmesine rağmen bu konuda diğer tanrıları uyarmamıştır; sonucunda hain ve hilebaz yaftası yer ve yaratılış aksar. Lorkhan’ın sahtekârlığını gören Magnus, evreni terk etmeye karar verir çünkü Nirn son derece dengesiz bir yapıya sahiptir ve gittikçe kötüleşmektedir; böylece Nirn’in sonunu görmektense ayrılmayı tercih etmiştir.

Magnus çok büyük bir büyü gücüne sahiptir ve ışığın atasıdır. Evreni terk ederken gökyüzünde bir delik açarak buradan çıkar ve açtığı delik güneşi oluşturur. Gökyüzünü oyarken ise geride bir miktar büyü gücü bırakır -ki bu da ileride canlıların kullanacağı büyünün temelini oluşturmuştur. Magnus’u takip eden ve ona saygı duyan diğer küçük tanrıcıklar olan Magna Ge‘ler de evreni yine gökyüzünde delik açıp terk ederler ve bunların açtığı delikler de yıldızları oluşturur. Magnus ve Magna Ge‘ler, saf ışığın ve ölümsüzlüğün bulunduğu yer olan Aetherius’a kaçarlar. Ayrıca Skyrim oyunundan hatırlayacağınız Sovngarde da burada yer alır. 

Aetherius içerisinde yer alan Sovngarde

Şimdi kapalı bir kutu düşünelim. Bu kutunun dışı sürekli aydınlık olan Aetherius olsun. Magnus ve Magna Ge‘ler bu kapalı kutudan çıkıp eski yerlerine dönerken kutunun yüzeyini delerler, sonucunda kutunun dışındaki ışık doğal olarak içeri sızar. Magnus’un açtığı delik en büyüğüdür ve haliyle güneş diye isimlendirilir. İşte gökyüzünün tasviri tam olarak bu şekildedir. Bu kutuya da Mundus denmektedir.

Bu noktadan sonra Magnus’un ve takipçilerinin Mundus ile, yani fani dünyayla işi kalmamıştır ve ebediyen geri gelmezler. Fakat bazıları Mundus’ta kalmayı seçer ve Ehlnofey ismini alır. Ehlnofey olanlar artık tanrılıklarını yitirmişlerdir. Bunların öncüsü olan Y’ffre, tüm tanrı gücünü feda edip bitkileri oluşturur.

Ehlnofeyler

Ehlnofeyler kendi içlerinde ikiye ayrılır; bir grup yeryüzünde kalır ve Y’ffre’yi örnek alırken bir grup ise yaratılışa yardım etmeye istekli olmasına rağmen kendilerini buna adapte edemezler ve Mundus semalarında gezinip dururlar. Bunlara Gezgin Ehlnofey denir. “Biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar” sözünü hatırlatırcasına yeryüzündeki ve havadaki Ehlnofeyler kavgaya tutuşur. Sonucunda Nirn gezegeninin coğrafi şekli ortaya çıkar. Aldmer kültürüne göre Gezgin Ehlnofeyler insan ırkını, yeryüzünde bulunanlar ise elf ırkını meydana getirir.

Yeryüzünde kalıp canlı hayatını oluşturan Ehlnofeyler birbirleriyle evlenip çocuk sahibi olurlar ve her yeni nesil ile güçleri biraz daha zayıflar. Nitekim zaman içerisinde tanrısal özelliklerini kaybederler.

Lorkhan’ın Cezalandırılması

Lorkhan’ın foyası meydana çıktığında Aedralardan bir grup onu yargılamaya karar verir. Mundus’ta kalan tüm tanrılar Balfiera Adası’nda toplanır ve burada Ur Kulesi’ni inşa eder (Adamantine Kulesi veya Direnni Kulesi olarak da bilinir). Bu kulenin tepesinde evrenin geleceği tartışılır. Tanrıların bir kısmı canlıların yaratılışını tamamlamayı kabul eder ve bunlar yukarıda bahsettiğimiz Ehlnofey’e dönüşür. Auriel’in başını çektiği bir grup ise Lorkhan’ı cezalandırmaya karar verir. Auriel’in bir numaralı adamı olan Trinimac öne çıkıp Lorkhan’ın kalbini sökse de unuttukları şey Nirn’in kendisinin Lorkhan’ın vücudunun bir parçası olduğudur. Kalp güler ve diğer tanrılara seslenir: “Bu Kalp, dünyanın kalbidir çünkü biri diğerlerini tatmin etmek için yapılmıştır.” Aslında kalp, Lorkhan’ın bedeni ile Nirn’ün köklerinin birbirine bağlılığına işaret ederek yok edilemeyeceğini söylemektedir. Auriel ise o anki hiddetiyle bir daha asla bulunamaması için kalbi bir okun ucuna geçirdikten sonra yayını gerip havaya fırlatır. Morrowind’e düşen kalp, burada Red Mountain’ı oluşturur. Lorkhan’ın geriye kalan cesedi ise göğe fırlatılır ve Nirn’ün uyduları olan Masser ve Secunda da bu şekilde oluşur.

Lorkhan’ın Kalbi’nin bulunduğu Red Mountain

Aedra ve Daedraların Rolü

Daedralar Mundus’u terk etmeyip burada kalırlar fakat yaratılışa yardım etmezler. Oblivion adında, kontrolün tamamıyla kendilerinde olduğu bir alt oluşum yapıp burada kalırlar. Sekiz Aedra ise Mundus’ta kalıp yaşamın düzenini koruma konusunda kendi aralarında anlaşırlar. Ayrıca fiziken kendilerini Nirn’den yasaklarlar; kendi içlerinde yaptıkları bir antlaşmadır bu. Lakin Daedralar böyle bir girişimde bulunmadığından Azize Alessia dönemine kadar Nirn’ü sık sık rahatsız edeceklerdir.

Aşama Aşama Yaratılış

Elder Scrolls Evreni

Tavsiye Edilen Kitaplar