KİMDİR, NEDİR: KAEL’THAS SUNSTRIDER

 

lorekeeper-fırtınanın-kahramanları-kaelthas-3

SÜRGÜN

Gece Elfi halkı, bir zamanlar üst sınıf Asil doğanların büyüye kendini kaptırması ve Sargeras’ın verdiği sözlere kanmasıyla ikiye ayrıldı. Bu olayın sonuçlarıysa dünyayı neredeyse tamamen lanetledi. Kara Titan’ın Azeroth’a girişi engellendiyse de yayılan sihirli enerjiler, bugün Büyük Bölünme diye bilinen olayda dev kıtayı ikiye böldü ve olayın kaynağındaki Ebediyet Pınarı, yerini bugün bile en cesurların dahi yanına yaklaşmaya korktuğu bir oluşuma bıraktı: Girdap.

Hayatta kalan ve yollarından vazgeçmeyen Yüce Doğanların büyük kısmı büyü kullanmaktan vazgeçmeyince, Gece Elfleri tarafından doğuya doğru sürüldüler. Ancak sürgüne çıkmadan önce gizlice Illidan Stormrage’in Ebediyet Pınarı’ndan aldığı ve kuyunun büyülü suyunu barındıran şişelerden birini de gizlice almayı ihmal etmediler. Kadimler Savaşı sırasında pınarın tam anlamıyla yok olmadığını fark eden ve Burning Legion’ı düşman olarak tanıyan Dath’Remar Sunstrider, sürülen elflerin yeni lideri oldu.

Sürgün Elfler, doğudaki kıtanın kuzeyi olan Lordaeron’a yerleştiler ve ellerindeki şişeyle Güneş Kuyusu‘nu yarattılar. Kendilerini Asil Elf diye anmaya karar veren sürgünler, Quel’thalas krallığını kurdular ve bu krallık on bin yıl boyunca hayatta kaldı.

SHINDU SIN’DOREI

Sunstrider soyunun son Quel’thalas Kralı Anasterian Sunstrider, 2800 yıllık yönetiminin sonunda, Burning Legion’ın bir sonraki saldırısında Ölüm Şövalyesi Arthas’ın elinde can verdi. İblislerin lideri Archimonde’u Azeroth’a çağıracak kudretli Lich Kel’thuzad’ın tekrar “diriltilmesi” için gereken büyülü enerji sadece Güneş Kuyusu’nda vardı ve korkunç musibet ordusu, Kolcu General Sylvanas Windrunner dahil kimse tarafından durdurulamadan Quel’thalas’ın kalbine indi. Anasterian, rünkılıcı Felo’melorn ve güçlü bir büyülü asa ile Lich King’in sağ kolu Arthas ile düelloya girdiyse de yaşlı ve endişelerle dolu zihni, karşısındaki mutlak kötülüğün kudretine ayak uyduramadı. Arthas ordusuyla önce Blackrock orklarına, sonraysa Dalaran’a ilerlerken elf halkının neredeyse tamamı katledilmişti. Daha da korkuncu, ölenlerin neredeyse tamamı ya Arthas’ın ölüler ordusunun parçası olmuş, ya diğer yürüyen ölülerin açlığını gidermek üzere parçalanmış ya da habis kuşatma makinelerine mühimmat olarak kullanılmışlardı.

İşte taht varisi Prens Kael’thas Sunstrider, Dalaran’da büyü çalışmalarından aceleyle döndüğünde bu akıl almaz manzara ile karşılaşmıştı: Babası bir zamanlar aynı kadına duydukları ilgi ve soylular arasındaki çekişmeler sebebiyle sık sık zıtlaştığı Arthas tarafından öldürülmüş, Kolcu-Generalleri bir hortlak olarak ölümün ötesinden geri getirilerek kendisini öldüren adama hizmet etmeye zorlanmış ve halkı katledilmişti. Bildiği Quel’thalas Krallığı artık yoktu. Daha da kötüsü, Silvermoon’a döndüğünde soğuk rüzgârlar esiyordu. Uzun süreli yoklukları bilinen prensin bu acı dolu zamanlarda ortada olmayışı, halkta terkedilme endişesi yaratmıştı. Prens Kael’thas, yokluğunda hayatta kalanları toplayan Lor’themar Theron’dan bayrağı devralarak korku içindeki halkına önderlik etti. Dökülen kan ve katledilen halkına ithafen kendilerine “Kan Elfleri” ismini veren Kael’thas, Lordaeron’da kurulan “Yeni İttifak“a katıldı.

lorekeeper-fırtınanın-kahramanları-kaelthas-4

YENİ BAŞLANGIÇ

Ne var ki işler bekledikleri gibi gitmedi. İttifak’ın askeri liderlerinden Büyük Mareşal Garithos, çok uç noktalarda ırkçıydı ve elflerle cüceleri durmadan aşağılayarak gerçekleştirilmesi imkansız ya da imkansıza yakın görevlere koşuyordu. Bir yandan da Kael’thas ve halkı, içlerinde ciddi bir boşluk hissetmekteydiler. Tükenmeyen ruhani bir açlık ve huzursuzluk içlerini kaplıyordu. İşte bu noktada devreye Leydi Vashj ve nagalar girdi. O sırada Kael’in haberi olmasa da Nagalar aslında on bin yıl önce Azshara’yı takip eden ve Sundering sırasında denizin dibine çökerek “lanetlenen” asil doğanlardı. Onları “anladığını” söyleyen ve görünüşe göre bir karşılık beklemeden halkına yardım eden bu gizemli grup sayesinde elfler, Garithos’un intihar görevlerine rağmen hayatta kalmayı başardılar. Ancak en sonunda bu gizli ittifağın farkına varan ırkçı lider, elfleri yakalayarak idam edilmek üzere hapsetti. Neyse ki Leydi Vashj bir kez daha yardıma koştu. Archimonde’un Azeroth’a girdiği geçitten geçmeyi öneren Vashj, efendisi Illidan’ın, kan elflerinin açlığını anlayacağını ve bu açlığı giderebileceğini söyledi. İdam ve Vashj’ın teklifi arasında pek de zor olmayan bir seçim yapan Kael’thas ve elfler, hapsedildikleri Dalaran zindanından kaçarak Outland’e gittiler.

Outland’e geçtiklerinde, Kael’thas’ın zamanında Tyrande’ye yardım ederken tanıştığı Maiev Shadowsong’un Illidan’ı yakalayıp hapsettiğini gördüler. Avını bu yeni ortaya çıkan sürgün elflere ve nagalara kaptırmaya niyeti olmayan Maiev çekişmeli bir mücadele ortaya koyduysa da nihayetinde Kael’thas’ın güçleri galip geldi ve Illidan tekrar serbest kaldı. Ancak içlerindeki boşluk ve açlığın tedavisi ne yazık ki Illidan’da da değildi. Yine de durum tamamen umutsuz da değildi. Kael’thas ve kan elfleri kendisine bağlılık yemini ederse açlıklarını daima bastırabilecekleri kadar büyülü güç vaat eden Illidan, böylece Outland’in yeni efendisi olmaya giden yoldaki ilk ittifağını da yapmış oldu.

ILLIDAN

Kan elfleri ve nagalar, Illidan’ın planı doğrultusunda Outland’deki Burning Legion geçitlerini kapattılar ve iblis lordlarından Magtheridon’u alt ettiler. Illidan’ın derdi kendine Burning Legion’ın gözünden uzak, saklanacak güvenli bir kale bulmaktı. Ancak Illidan, çok geçmeden haşmetli iblis Kil’jaeden’dan bu kadar kolay kaçılamayacağını acı yoldan öğrendi: Kil’jaeden surete bürünerek bizzat yanlarına indi ve Illidan’ın hayatta kalmasının ve affedilmesinin tek yolu olan Frozen Throne’u yok etme görevini verdi.

Icecrown’da, Kael’thas’ın güçleri Arthas’la karşılaştı. Lich King’in çağrılarıyla Frozen Throne’u korumaya koşan Arthas’ın güçleri zayıflamıştı. Yine de Lich King’in kalan gücünün son damlalarıyla dirilttiği ulu mavi ejderha Sapphiron’un ve ölümden dirilmiş Nerubian kralı Anu’barak’ın güçlerinin desteğiyle, Kael’thas’ın elflerini yenilgiye uğratmayı başardı.

Ölüm Şövalyesi, kendisini çağıran Lich King’e vaktinde yetişmek için yer altı tünellerinden geçip açıklığa çıktığında karşısında Kael’thas’ı buldu. Babasının kılıcını tekrardan dövdürmüş olan Kael’thas, böylece yine babasının adımlarını izleyerek Arthas’la düelloya girişti. Felo’melorn ve Frostmourne bir kez daha çarpıştılar, Frostmourne, sahibine bu kadar yakın olmanın verdiği güçle yine galip geldi. Bu mücadelenin ardından Illidan’la da çarpışan Arthas, bu dövüşten de zaferle ayrıldı. Illidan’ın kanayarak ölmekte olan bedenini alıp kurtarmak da Leydi Vashj ve Kael’thas’a kaldı. Kael’thas geride kalan kan elflerinin küçük bir kısmını yanına alarak Outland’e geri döndü ve kendisi açlıklarına bir çözüm bulmanın peşinde koşarken, ardında krallıklarının yeniden yapılandırılması ve liderlik için Lor’themar Theron’u görevlendirdi.

lorekeeper-fırtınanın-kahramanları-kaelthas-5

OUTLAND

Kael’thas ve elfleri sihirli enerjilerle dolup taşan Netherstorm’a yerleşerek Tempest Keep adıyla bilinen kaleyi ele geçirdi. Bu kalede karşılaştıkları naaru M’uru’yu ise Silvermoon’a yollayarak, halkına geçici bir enerji kaynağı sağladı. Daha sonraysa Outland’deki yerlerini sağlamlaştırmak için gözünü Draenei Tapınağı olan Shattrath’a dikti. En güvendiği askeri liderlerden olan Voren’thal eşliğinde bir işgalci gücü Aldor ve Sha’tar fraksiyonları tarafından korunan Shattrath’a gönderdi. Ne var ki beklenmedik bir şey oldu ve Voren’thal, Kael’thas’ın emirlerine ihanet ederek Shattrath’a saldırmak yerine tapınağın güçlerinin bir parçası oldu. Geleceğe dair görüler gördüğünü söyleyen ve ihanetini de buna dayandıran Voren’thal’ın grubuna bu yüzden Scryers adı verildi.

Netherstorm’un sihirli enerjilerini toplayıp kullanmaya başladığı halde elde ettiği güçle yetinmeyen Kael’thas, gizlice Burning Legion ile anlaştı. Illdan’ı dengesiz ve güvenilmez bulan Elf Prensi, Kara Geçit’in açılmasıyla Outland’e giren Orda ve İttifak destekli kudretli maceracılar tarafından, Tempest Keep’in kendine ayırdığı kısmı olan The Eye’da yenilgiye uğratıldı. Ölümcül bir şekilde yaralanmasına rağmen, son anda yetişen bir Shivarra olan “Rahibe” Delrissa onu kurtarmayı başardı. Kendine gelmesiyle birlikte, Kael’thas gerçek yüzünü açığa vurdu ve tüm Shattrath’ta yankılanan sesiyle Kil’jaeden’a olan bağlılığını açıkladı.

KANA İHANET

İblis büyüsüyle diriltilen Kael’thas, aynen ihanet ettiği efendisi Illidan gibi artık sadece bir elf olmaktan çıkmıştı. Ancak prensin ihaneti bu kadarla kalmayacaktı. Kael’thas önce takipçisi elflere Kil’jaeden’ın “hediyesini” iletti ve iblis kanının etkisiyle onları mutasyona uğrattı. Daha sonra bizzat Quel’thalas’a döndü ve Fel Elf ordusunu yeniden yapılanmaya çalışan halkına saldırtarak, şehirde hapis tutulan naaru M’uru’yu kaçırdı. Tüm bunların üzerine, son savunmasını ve Kil’jaeden’ın nihai planını uygulamak için Güneş Kuyusu’nun kalıntılarının bulunduğu Quel’danas adasına kaçtı.

Bu ihanet cevapsız kalmadı ve Işık’ı takip eden eski paladin nizamının yerini alan Kan Şövalyelerinin lideri Liadrin, Shattrath’ın merkezinde bulunan ulu A’dal’ın karşısında hatalarını kabul ederek af dilendi ve Kil’jaeden’ın yenilmesiyle Silvermoon’un yenilenmesine kendilerini adayan yemini etti. Bununla birlikte Azeroth’taki blood elflerin neredeyse tamamı Kael’thas’a karşı koydu ve iblislerin sunduğu büyüye hepten bağımlı hale gelmeyi reddetti.

Bu sırada Illidan yenilmiş, Sha’tar, Scryers ve Aldor grupları birleşip Shattered Sun Offensive’i kurmuşlardı. Bu grup, Kael’thas’ı Tempest Keep’te yenilgiye uğratan Azeroth’un kudretli maceracılarıyla birlikte Quel’danas adasına saldırdı. Adayı adım adım ele geçirdiler ve Kael’thas’ı mesken belirlediği Magister’s Terrace‘da sıkıştırıp öldürdüler.

Daha sonra Kil’jaeden’ın da yenilgiye uğratılmasıyla Güneş Kuyusu’ndan arta kalan enerjinin bir insan olarak vücut bulmuş hali Anveena (M’uru’nun dolaylı, Velen’in doğrudan yardımlarıyla) arındırıldı. Sunstrider soyunun başka bir üyesi kalmadığı için de Lor’themar Theron, kan elflerinin yeni lideri oldu.

Kategoriler
Yazarlardan İnciler
“Çünkü klasiklerin klasik olmasının bir sebebi vardır. Özellikle de üzerine tüm hasar modifikasyonlarını bastığınızda.”
-Burcu (Amansızca Horizon: Zero Dawn överken)